Cumhurbaşkanı neredeyse pırıl pırıl bir ekonomi tablosu çiziyor,
ekonomide tehlikelere dikkat çekerek dolarla dışarıdan borçlanacak
şirketleri uyaran, mesela Ekonomi Bakanı Mehmet
Şimşek’e “Sorumluluk mevkiinde olanlar böyle konuşamaz, ha
inanmıyorsan kusura bakma arkadaş, biz bu işe inananlarla yola
devam ederiz” diyor. Şimşek yuhalanıyor tabii ki! Siyasi hayatı
bitişe doğru!
Ekonomi anlayışı da şöyle: “Ekonomide her kötülüğün anası
faizdir, faizi indirmek suretiyle enflasyondan kurtulacağız...
Zengini daha zengin fakiri daha fakir yapar.. Aksini yapmaya
kalkanlar karşılarında beni bulur.”
Bugüne kadar okuduklarımda “Ekonomide her kötülüğün anası faizdir”
diye bir laf bulamadım. Yoksulluğun - zenginliğin kaynağının da
faiz olduğuna ilişkin bir şey bilmiyordum. Buna göre, Türkiye’nin
gelir uçurumunun, eşitsizliğin en yüksek olmasının demek ki belası
faizmiş! Mesela çalışanların yüzde 40.3’ünün (5.867 milyon) asgari
ücret alması, faizden. Yüzde 42.7’sinin de asgari ücretin üzerinde,
1-2 katı arasında maaş alabilmesi de. Bunları toplarsanız
çalışanların yüzde 90’ına varırsınız. Geri kalanı 8 katına kadar
maaş alıyor. Bir emirle indirin!
Ekonomi mesela yüzde 5 büyürken, düşük gelirlerin bu büyümeden
yüzde 2.5 kadar pay alması da faizden!
Yıllardır Cumhurbaşkanı aynı şeyi söyler, şu sırada bir kanun
gücünde kararname ile bunu halledebilir, ama yapmıyor. Çünkü faizin
her şeyin belası olduğu söylemi doğrudan yoksulları inandırmaya
yöneliktir. Dinsel bir tarafı vardır!
Zaten geçen hafta da Batı ülkelerini kastederek, “Onların tankları,
topları, uzaya giden füz...