Bu girişim, Cemaat ile RTE iktidarı arasında 6 yıldır süren büyük kapışmaya son nokta konmasıdır. Darbe girişimi karşı darbeyi kökleştiriyor...
Önce şimdiki zamandan bakalım: Bu kadarını bekliyor muydum, hayır. Trajikomik bir oyun sahneye kondu. Kimileri, “kime yaradı” diyerek, oyunda iktidarın parmağını arıyor. Salt “Kime yarıyor”, sorusunun yanıtına bakarak olayları açıklamak, komplocu istihbaratçı düşüncenin tutumudur. Olayları bütünlük içinde açıklamayamayınca böyle davranırlar.
Darbe girişimi öncesine bakalım: Ergenekon-Balyoz darbeleri tezgâhı içinde bulunanlara karşı öncelikle İzmir’de Deniz Kuvvetleri içinde başlayan amiral-subay tutuklamaları. Bu aynı zamanda ağustosta yapılacak “Askeri Şûra”da “Fethullahçı” tasfiyelere hazırlıktı.
Darbe girişimini bundan soyutlayamayız. Bu tasfiye ile Cemaatçilerin ordu ile ilişkisi kesilecek, tutuklamalar ile uzun bir hapishane dönemi başlayacaktı. Bu açıdan, darbe girişimine, bir son huruç harekâtı gözüyle bakabiliriz.
Darbecilerin 2 aşamalı planı
Huruç harekâtı diyorum, çünkü uygulanışı hedefleri vb açısından bakıldığında, başarıya ulaşmasının zor ve rastlantıya bağlı olduğu görülüyor.
Bugüne kadar yaşadığımız darbelerin hepsi, 1997 “Postmodern”i dahil “başarılı” oldu. Orta ve uzak değil, ama yakın hedeflerine ulaştı. Temel özellikleri Genelkurmay’ın hiyerarşik yapısı içinde gerçekleşmeleri ve siyasi iktidarları hedef almaları oldu.
Burada ise, Genelkurmay işin içinde yok. Darbecilerin önünde aşmaları gereken iki hedef vardı: Genelkurmay ve siyasi iktidar.
Bir açmaz içindeydiler. Doğrudan siyasi iktidarı hedef alsalar, sahip oldukları tugay çapında güçleriyle bunu gerçekleştirmeleri zordu. Böyle bir girişimi ordunun hiyerarşik olarak bastırması ve engellemesi kolaydı. Ordunun alt ve üst kesimleri arasında başlayacak zorunlu çatışmayı, hiyerarşi kazanırdı.
İki aşamada da başarısızlık
Darbeciler bu nedenle bir seçim yapmak zorunda kaldı, önce Genelkurmay’ı ele geçirmeye yöneldiler. Kendilerini Genelkurmay’ın yerine geçirirlerse ordu üzerinde emir komuta zinciri kuracaklarını ve ikinci hamle olarak iktidarı tutuklayabileceklerini sandılar.
Bu iki aşamalı darbenin ilk aşaması başarılı oldu. Genelkurmay ele geçirildi, tüm kuvvet komutanları enterne edildi. Ama darbenin bu ilk aşamasındaki başarı, hem umulanı getirmedi, mesela Birinci Ordu darbecilere uymadı; hem de ikinci aşamaya geçemediler: iktidar dışarıdaydı ve ülkeyi yönetiyordu! Sivil direnişi örgütlediler.
Birtakım siyasi parti bürolarını ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni ele geçirerek neyi amaçladıklarını anlamak zordu. Peki, köprüleri ele geçirmenin mantığı neydi?
Komik bir durum yani. Başarılı bir darbe gerçekleştirme koşulları yoktu. Bu açıdan çete yapabileceğinden daha fazlasını yaptı: İşi Meclis’i bombalamaya vardırmaları, darbeyi bir çırpınış ve intikam eylemine dönüştürdü.
Şimdi daha geniş boyuttan bakalım:
6 yıllık çatışmaya son nokta
Bu darbe, RTE-Gülen büyük çatışmasının finalidir. Darbecilerin Cemaatçi karakteri üzerinde, hükümet dışında, özellikle Silivri’de yargılanan subaylar fikir birliği içindeler. Bunu kabul ederek, 6 yıllık çatışmaya son noktanın konduğunu beirteyim.
“Çatışmanın Anatomisi” kitabım (KırmızıKedi) bu uzun soluklu mücadelenin resmi tarihi gibidir. Okumayanlara, bugünü anlamalarında rehberlik yapabilir. Darbe girişimi, bu zincirin son halkasıdır.
Bu büyük ittifak bloğunun arasında ilk çatışma, 2010’da Mavi Marmara ile başladı. Gülen, RTE’ye, İsrail’i-ABD’yi karşına alma dedi (haklı olduğu ortaya çıktı gerçi!)
Emniyet, Devlet, Yargı ve Ordu içinde, iktidarı ele geçirmek için yeterli güce ulaştığını hesap eden Cemaat büyük adımlar atmaya başladı.
Ön darbelerin izlencesi
2011 Şike davası tutuklamaları ve olayları ilk büyük siyasi hamleydi. Bu başarısızlığı uğrayınca veya burada küçük başarılan elde edince...
7 Şubat 2012’de MİT üzerinden RTE’ye darbe girişimi oldukça büyük bir üst aşama yargısal ve siyasal darbe girişimiydi. Başarısız oldu.
2012 Sonbahar ve 2013 Kasım’a kadar süren cemaat okulları ve dershaneleri üzerinden sürdürülen büyük kapışma, yine RTE’nin duruma egemen olmasıyla sonuçlandı.
2013’te 17-15 Aralık, iktidarın Rüşvet Yolsuzluklarını ortaya çıkartarak RTE iktidarını çökertme girişimiydi. Tabii, MİT TIR’ları olayı da bunun bir parçasıydı... RTE çökmedi, karşı hamlelerle Cemaati adım adım çökertmeye başladı.
Emniyetten temizledi, istihbarattan temizledi. Yargıdan temizleme harekâtını başlattı.
Medyadan temizledi, iş dünyasından destekçilerinin üzerine yasal- yasadışı giderek ekonomik güçlerini budadı.
Aynı zamanda Silivri kumpaslarının ordu içindeki uzantılarına yürümeye, tutuklamalara ve tamamen tasfiyeye girişti.
İntiharla bitirdiler