Dünyayı anlamakta zorlanıyoruz. Mesela
Trump’ın küreselleşmeye aykırı politikasını,
Trump’a oy verenleri, Çin’in küreselleşmeyi savunmasını...
“Bakınkomünist Çin, akıllara ziyan
küreselleşmeyi destekliyor” diye yazılar okuyoruz, dahası
Batı medyasında bile...
Dünyada değişen “ekonomik
dengeler”i okursak sorunu çözeriz.
Birkaç noktaya değineceğim, ama belirteyim ki
bu yazı son iki yazının devamı niteliğindedir.
Çin: Çünkü
kazanıyor
1) Ekonomide büyük güç giderek Çin’in eline
geçiyor. Dünyanın parası var ve Batı’nın can damarı şirketleri,
limanları vb satın alıyor. Bütçesi yüz milyarlar civarında net
fazla veriyor.
2) ABD ise yüz milyarlarca dolar açık veriyor.
Onu ayakta tutan dünyayı boğduğu dolarlar. Ana değişim aracı.
Küreselleşme sürecinde ABD’li şirketlerin üretim üslerini ucuz
ülkelere kaydırdılar. Rekabet güçlerini böyle ayakta
tutabildiler.
3) Dolayısıyla küreselleşmeden kim kârlı kim
zararlı çıktı meselesi, iki ülkenin bugünkü konumlarını belirliyor.
Çin büyük kârda. ABD zorda. Basit denklem bu.
4) Bu nedenle Çin küreselleşmeyi savunuyor ve
geliştirilmesini istiyor. Bu süreçte, teknolojik olarak da büyük
kazançta, 20 yıl gibi çok kısa bir sürede, ileri teknoloji ve bilim
ülkesi de oldu ayrıca... ABD ise kısıtlamaların peşinde,
küreselleşme oyununukoşullarını kendi ekonomik yararlarına yönelik
yeniden belirleme peşinde.
5) ABD “Batı’nın jandarması”
olmaktan çıktığı gibi, dünyada kendi çıkarlarının jandarmalığına
soyundu. NATO giderek
Avrupalılaşacak gibi. Avrupa’nın “ekmek elden
su gölden”, ABD’nin savunmasavaş şemsiyesi
altında