Şu laf Amerikalıların bakışını net açıklıyor: “ABD’nin bir
müttefikten beklemesi gereken en temel özellik, ABD politikalarının
hedeflerine katkı sağlayan tutarlı ve güvenilir davranıştır.”
Türkiye’den de bunu bekler ve buna bir de uyduruk
“stratejik müttefik” lafı
yakıştırır.
ABD zor durumda, şimdi imkânsızı
deniyor: Türkiye ve PKK / PYD / ABD ittifakıyla bölgede
Rusya, Şam ve İran’a karşı bir
cephe oluşturmak. Bu ittifakta, Ortadoğu’nun yakın
geleceğinin Amerikan planları çerçevesinde biçimlenmesi için,
şüphesiz Türkiye vazgeçilmez ve kaçınılmazdır. Türkiye olmazsa, bu
plan yürümez.
ABD’nin Türkiye ile “savaşacak” hali yok. İki ülke arasındaki
“savaş”, olsa olsa sahadaki Amerikalı generalin fantezisi olur.
Beyaz Saray ile Pentagon, yani Savunma Bakanlığı arasında Suriye
politikasında bariz farklılıklar var. Bir kısım Pentagoncu
Türkiye’ye iyice baskı uygulayarak “saf değiştirmesini sağlamak”tan
yana. Bunu, Amerikan düşünce platformlarındaki eski Pentagon ve
Beyaz Saray görevli ve danışmanlarının yazılarında okuyoruz.
Tillerson ile Cumhurbaşkanı arasındaki 3 saati
aşkın konuşmanın içeriğini bilmiyoruz. Bu ziyaret ve arkasından
yapılan açıklama, ABD’nin Ortadoğu’da belki de hayatının en zor
sorunu ile karşı karşıya olduğunun ve bunu “NATO ittifakı”
çerçevesinde çözmek için daha çok ter dökeceğinin bilincinde
olduğunu gösteriyor. Münbiç’in karşılığı ne?
Tillerson’un ziyareti, ABD’nin Ortadoğu politikasının değiştiği
anlamına gelmiyor. Tersine, değişime ilişkin hiçbir işaret de yoktu
açıklamalarda. Martta kurulacak ortak komisyonda neyi çözeceklerini
çok merak e...