Türkiye, gazeteciliğin siyaset eliyle ve bağımlı hukuk aletiyle
cehennemin dibine gönderilmek istendiği bir ülkedir. Bunun son
örneği, gazetemizin eski yönetimi ve pek çok yazarına verilen
uyduruk hukuk cezalarının bu kez bir üst mahkemece onanmasıdır.
Utanç vericidir bu nitelikteki hukuk, yargı, adalet, hakkaniyet...
Ve tabii ki siyaset! İktidarın intikam eylemiyle karşı
karşıyayız.
Şimdi kendilerine karşı yöneltilecek bu ne rezalet biçimindeki
suçlamalara, dünyadan gelecek eleştirilere söyleyecek yanıtları
bellidir:
“Onlar gazetecilikten değil, terör örgütü üyeliğinden,
bilerek ve isteyerek teröre yardımdan tutuklandılar, yargılandılar
ve hüküm giydiler; ülkemizde gazetecilikten hüküm giymiş tek bir
insan yoktur... Ülkemizde yargı bağımsızdır...”
Dünyada hukuka saygılı, kanunlar çerçevesinde yargılayıp karar
veren hiçbir mahkeme, Cumhuriyet yöneticileri ve yazarlarına karşı
ne açılan iddianameyi kabul eder ne de böyle bir iddianame ile
yargılamayı hukuk ve yargıçlık onuruna yedirir. ‘Dürün
defterlerini’
Gazetede yayımlanan haberleri yargılamaya, yani gazeteciliğe
yönelik bir siyasi operasyon ile karşı karşıyayız.
Haber vermeyi, yorum yazmayı, gazetenin yönetiminde bulunmayı bir
suç olarak kabul eden, yönetim ve yazarlara toptan ceza kesen bir
hukuk anlayışı, ancak diktatörlüklerde bulunur. Siyasetin hukuku
hukuk olmaktan çıkartıp kendine bağımlı hale getirdiği ve
“dür defterlerini” talimatını şu veya bu şekilde
verdiği ülkelerde varlığını sürdürür.
Demokrasi ile yönetilen hiçbir ülkede böyle bir davranışa ne şahit
olursunuz ne de böyle bir girişim herhangi bir sonuç ver...