Matematiğin, evrenin, hayatın, canlı –
cansız tüm varlıkların... İçinde yaşadığımız fiziksel
dünyanın “biz sıradan
insanlara” kendini kapatmış ve gözükmeyen,
yapısal özelliklerini anlamaya çalışmanın
adı, “pür” -saf- bilim
yapmaktır.
Hele ‘Matematik’, bazen “Bilimlerin Kraliçesi” adı
da verilen, tüm kozmik evreni anlamak ve ele avuca
alarak “İşte
kanıt” denmesini sağlayan en saf araç
sayılır. Bütün bilimler de ana girdi!
İnsanlığın “akıllı
yaratık” olarak nitelendirilmesini hak
edecek bir şey varsa, bırakın düşünmeyi, planlamayı, alet
kullanmayı, varım demeyi ve pek çok tanımı... İçimizden çıkan az
sayıda bazılarının, yaşamı ve evreni tanımlayan, neyiz, kimiz,
evren nedir, kozmos nedir, bu “muazzam
makine” nasıl çalışıyor... sorularına net ve
tartışmasız yanıtlar vermesidir.
Onlar sayesinde “akıllı
yaratık”larız.
Yoksa insanları diğer canlılardan ayıran genel
sıradan özellik, yaşamlarını daha pratik ve konforlu sürdürmeyi
bilmeleridir. Milyarlar öyle yaşıyor!
Aklın aleti
bilim
“Akıllı
yaratığın” elinde en önemli alet
bilimdir.
Bilim, deha düzeyinde bireysel zekâların, bizim
için değil onlar için en önemli “yüksek
problemleri” çözmelerine dayanır. Herkes
onlardan belli başlılarının isimlerini saymasını
öğrenmiştir. Einstein... diye
başlarsınız.
Bilim, hem dehaların büyük itici güçleriyle hem
de artık günümüzde belki de daha
çok “kolektif”, yani “birleştirilmiş
yüksek – ortak akıl” ile büyük adımlarla
ilerliyor.
“Kolektif
akıl” örneğin CERN’de çalışıyor. Büyük
birleştirilmiş ortak projelerde sorun
çözüyor.