Eğer bugünkü koşullar değişmezse, ülkenin gündemindeki 3 ana
konu ağırlaşarak sürecek:
a) PKK ile çatışma, ülke çapında
feryatlar... Kandil tek taraflı ateşkes
yapmayız,ancak hükümetle masaya oturabiliriz diyor. PKK/
KCK, kalkıştığı hamlede, ülkenin canını acıtıyor ama kurduğu
hâkimiyet alanlarından yitiriyor. Görünen o ki, Kürt bölgelerindeki
“paralel devlet yapısı” öğeleri, bu süreç içinde epey dağıtılacak.
PKK/ KCK’nin ABD ile ilişkilerinde, Türkiye’ye karşı tercih
edilebileceklerini düşündüklerini sanmıyorum. Ama silaha
sarılmalarının RTE’ye yeni oyun alanları
açtığı kesin.
b) Ekonomi aşağı doğru, yoksullaşma
dönemi: Seçime kadar bu inişi durduracak veya kayıpları
yukarıya doğru telafi edecek hiçbir gelişme beklememeli. Ancak
yüksek faizlerle risk sever sıcak parayı çekebilirler. Bu
durumda faiz lobisi bizzat iktidar ve
Kaçak Saray’ın kendisi oluyor. Türkiye büyük bedeller ödemeye
başladığı eğik düzlemde aşağı kayıyor. Nerede durur
bilinmez.
Bu süreç iki ay içinde ne kadar daha etkili olur?
AKP sandık mühendisliği yapar
c) Düşman kamplaşmaya devam:
RTE, ötekileştirerek kendi oy cephesini koruma eğiliminde. Her
zamanki gibi. Ve yine hedefinde MHP ve seçmeni! Bu kez, PKK’ye
vurarak seçmeni geri kazanma peşinde. Bunu başarır mı, bilmiyorum,
farklı öngörüler var.
“Türk-Kürt” kamplaşması da yine şiddetle
devreye girdi. PKK/KCK, eskisi gibi yine ayrıştırıcı rolde;
Kürtleri “Kürt kampı”nda toplama politikası
yürürlükte. Yazdığım gibi, “Kürt safları” sıkılaşıyor,
AKP’den buraya akışlar belirgin. Bu kampta CHP’nin gözü ve sözü
olamaz. Ama Türk-Kürt bloklarının karşı karşıya oluşması ülke için
zerre iyi değil.