Tabii ki ilgiyle okudum Fehmi
Koru’nun Selin Ongun’a
söylediklerini... İmzalayıp gönderdiği “Ben Böyle Gördüm” kitabı da
okuduklarım arasında. Önemli bir dönemin ayrıntıları arasında
dolaşıyorsunuz. Kaçırmayın kitabı.
Ortak konumuz Abdullah Gül. Koru, Gül’e yakın
bir isim. Gül ile RTE arasındaki
ilişkileri 2010’dan beri
izlerim. Çatışmanın Anatomisi’nde ayrıntılarına fazla
girmedim, ama Gül-RTE arasındaki çatışmaları izleyen, hepsi de
gerçek çıkan 30’a yakın analizim çıktı.
Bu analizlerin temel nirengi noktası, RTE’nin eninde sonunda Gül’ü
tasfiye edeceği, onu ne parti başında ne de hükümette görmek
istediği idi.
Öyle oldu!
Tek adamlık öyküsü 10 yıla yakın
RTE’nin “tek adamlık”, kendisiyle iktidarı şu veya bu şekilde
paylaşabilecek tüm“yoldaş rakiplerini” elimine etme
öyküsü 2010’larda başladı. Bunu daha da eskiye götürebilirsiniz,
belki de 2007’de Gül’ün Cumhurbaşkanı seçildikten hemen
sonrasına...
Gül, arkasından Davutoğlu...
RTE hepsiyle yüz yüze “kardeşlik” görüşmeleri yaparken,
arkada AK troller, Gül’ü de Davutoğlu’nu da yerden yere vuruyor,
hakaret ediyor,
itibarsızlaştırıyordu. Arınç’ları falan hiç
saymıyorum.
Fakat şu tuhaflığı hiçbir zaman
anlamadım: Bütün bu tasfiyeler gerçekleşirken, mesela
Cumhurbaşkanlığı devir teslim töreni karşılıklı övgüler,
teşekkürler, dava söylemleri ile geçiyordu. Sanki hiçbir şey
olmamış gibi!
Davutoğlu, Pelikan dosyasıyla yerden yere yere vurulurken, Saray’da
Cumhurbaşkanı’na bağlılıkla ayrılıyordu!
Bunları normal bir ilişkiler bütünlüğü ile açıklamak zor.