Bugün tabii ki 7 Ağustos mitingine yer vereceğiz. Kendi politik
çemberimizin dışına çıkarak farklı şeyler yapmanın ve söylemenin
zamanıdır. Bu nedenle deKılıçdaroğlu’nun ve CHP’li
muhalefet kitlesinin mitinge katılması düşüncesini
paylaştım.
Çünkü Türkiye yeni döneme girdi. Çok önemli bir olay
yaşadık.
Darbe girişimi öncesi Türkiye ile sonrası Türkiye, iki farklı
dönemdir.
İç savaş yaşanırdı
Fethullahçı teröristler, 15 Temmuz’u başarıp iktidarı ele
geçirselerdi, Türkiye önemli ölçüde iç kargaşalığa, bir iç savaşa
sürüklenebilirdi. Ordunun darbeci ve darbeye karşı birliklerinin
birbirini yok etmeye çalıştığı bir ortam doğabilirdi. Halk
kitleleri meydanlarda, sokaklarda olacaktı ve çok ağır kayıplar
verilebilirdi. Fetö teröristlerinin belgelenen acımasızlığı, bir
kıyıma dönüşürdü.
Darbecilerin ABD ve AB’den destek aldıkları çok açık. Başarısızlık,
onları derin bir hayal kırıklığına uğrattı.
Acaba ülke bir iç savaşa sürüklenseydi, bu
destekleri fiili müdahaleye dönüşür müydü, bilmiyoruz. Ama bu
olasılık şüphesiz ki vardı.
Olan ülkeye olurdu. Bir Libya mı olurduk, yoksa Suriye mi,
bilemiyorum. Ama kendimize özgü dağıtılmış bir Türkiye olurduk.
Yeni aşamanın farkındalar mı?
Darbe sonrası Türkiye yeni bir aşamaya geçti. Geçti de, çeşitli
siyasi mihraklar bunun gerçekten farkındalar mı, bu tartışmalı.
Bugün itibarıyla Cumhurbaşkanı ve AKP yönetiminin farklı bir dil ve
politika kullandıklarını görüyoruz.
Cumhurbaşkanı ilk kez “Anayasanın bana vermediği yetkiyi
kullanmayacağım” diyor. Bu Cumhurbaşkanı’nın bekleme odasına aldığı
ve işine geldiği gibi yorumladığıAnayasayı askıdan
indirdiğinin işareti mi?
İhtiyatlı bir iyimserliği paylaşmamız için güçlü nedenler
var.
Böyle olması ülkemiz için olumlu sonuçlar verebilir. Büyük
kamplaşma ve yarılma, yerini, birbirini dinleyen ve doğal olarak
uzlaşı arayan kitleleri ve siyaseti ortaya çıkartmalı. İlkeler
üzerinde siyaset.
Büyük bir felaket karşısında doğal sonucu mu yaşıyoruz?
İnşallah!