İktidar bir yıl çalıştıktan sonra hazırladığı yeni seçim projesini piyasaya sürdü. Belli ki tasarıyı hazırlarken tüm sonuçları hesaplamışlar, şöyle olursa biz ne kazanırız, böyle olursa onlar ne kaybeder diyerek onlarca varsayımdan işlerine gelen “en iyisi” üzerinde karar kılmışlar.
Ülke için, tüm siyasi partiler ve siyasi hayat için bir seçim tasarısı getireceklerini kimse beklemiyordu. Kimseye sormalarını ve tartışma açmalarını da... Adamların hayat kayıtlarında böyle bir şey 20 yıldır hiç görülmedi.
Aslında yaptıkları, bırakın muhalefeti, tamamen seçmen, seçmenin oyu üzerinde bir “siyasi mühendislik”.
Ona sordular mı? Hayır. Biz yaparız seçmen de göbeğini kaşıyan adamdır, kafası çalışmaz, gider oyunu bizim kurguladığımız sisteme göre oy verir, burada biz avantajlı çıkarız..
2019’DAN DERS ALMAK
Hayır, öyle değil.. Bakıyorum herkesin aklı, fikri, gözü hesap kitapta: Bu seçim sisteminde kim ne kadar oy alır?!
Tıpkı iktidarın seçim tasarısını hazırlarken yaptığı gibi.
Tüm bunlar yanlış.
Seçim sistemi projelendirilirken hesaba katılmayan en önemli unsur, bu sisteme can verecek olan oyların sahibi olan seçmen. Seçmen orada yok.
Ne demek istiyorum?
Bunu gelin 2019 yerel seçimleri ve sonuçlarıyla açıklayalım.
1 MİLYON FARK YEDİLER
31 Mart seçimi için kıyasıya bir yarış, AKP adayı olarak ortaya kurban sürülen Yıldırım’ın kazanması için iktidar tüm devlet gücünü harekete geçirmişti.
İktidar seçim öncesinde seçim güvenliğinin olmadığı iddialarına şu yanıtı veriyordu: “Türkiye seçim güvenliğini en iyi gerçekleştiren ülke.”