Kılıçdaroğlu’nun başlattığı
“Adalet Yürüyüşü” iktidarın sinirlerini germeye
başladı. Cumhurbaşkanı’nın “hükümetin lütfu ile
yürüyorlar” sözü ilginçtir. Tıpkı yargıya
müdahale ediyorsunuz, sizi de çağırırlar, ifadesi
gibi.. Üst üst yapılan açıklamalar iktidarın yürüyüşçülere karşı
kıpır kıpırlığının işaretleri.. Ne yapsak da buna bir son versek
düşüncesi gezinip duruyor.
Özgürlüklerin sınırı, diğer
kişi özgürlüklerinin sınırında biter,
örneği çok sık kullanılır. Bu yanlıştır, sadece yasalarda kayıtlı
olmayan özel durumlar için düşünülebilecek bir
kıyaslamadır.
Özgürlüklerin sınırını sadece anayasalar,
yasalar belirler. Diyelim bir ülkeyi yönetenin özgürlük anlayışı
dar, sınırı çok ince ise hapşırmayı bile kendi özgürlüğüne bir
sataşma / saldırı olarak görebilir.
Özgürlüğü
lütfetmek
Bu nedenle herkesin sınırını belirleyecek olan,
herkese eşit uzaklıkta olması gereken yasal ve anayasal
özgürlüklerden bahsedebiliriz ancak. Ama biliyoruz ki, yöneticiler
anayasal özgürlükleri ve hakları da kendi anlayışlarına göre
yorumlayabilmekte ve ak ile kara tablosu ortaya
çıkabilmektedir.
Hele bir ülkenin yönetimi yargı gibi kurumları
tamamen denetimi altında tutuyorsa, tüm ülkede anayasal yerine,
yönetimin özgürlük anlayışı ve sınırları geçerli olur.
Yönetim anayasal bir hakkın kullanımını,
kendilerinin bir lütfu olarak görür. Lütfun da bir sınırı vardır,
sabır devreye girer, her sabrın da bir sonu vardır.
Bakalım uzun yürüyüş boyunca neler
yaşayacağız.