"Das Auto”, Alman kalitesine “sahtekârlık kalitesi” de katınca kabak başlarında başladı; küçük bir şirket ve akıl, “dokunulmaz” gibi duran bir “dünya muktediri”ni minik fiskeyle devirdi. Soru basitti: Bu adam yüzde 40 daha düşük dizel egzos emisyonuna nasıl ulaştı? Bir test, devi yere serdi. Dünya yıkılıyor, bizim ülkeden bakalım ses seda çıkacak mı?
Niyetim Das Auto’yu yazmak değil, iki haftalık güzel bir aradan sonra okura merhaba ile bir giriş yapalım dedik. Ama Almanya’da kalacağız. Merak ettiğim soru şu: Acaba Das Auto felaketinden sonra Almanya, 800 bin göçmen alma programını değiştirir mi?
Yüz binlerin göçü ve anlamı
Biliyorsunuz, Suriye’yi dağıtan ABD/Batı (+Ankara), karşılarında yüz binlerin göçünü bulunca yelkenleri suya indirdi ve “bizim için melanet olan bu durumu nasıl kazanca dönüştürürüz”ü planladı.
Almanya öne çıktı: İşgücü açığım var. He-le genç işgücüm azalıyor, ne kadar fıştıklasam, keyfi yerinde Almanlar doğurmuyor. Bu bir nimet olabilir, yetişkin işgücü, 20 biner Avro’luk bir eğitim ve uyum programıyla, geleceği kurtarırım...
Suriye’nin insan servetini talan progra-mı desem? Bu açıdan bakın. Ekranlarda gördüklerimizin büyük çoğunluğu iyi eğitimli, yetişmiş insan gücü. 600 bin işgücü açığı var Almanların. Bu bir bereket, hayırlı olay diyorlar.