Bilge insanımız Doğan Kuban şimdilerde, bağımsız olarak her
hafta yayımlanan “Herkese Bilim Teknoloji” dergisinde aydınlatıcı,
kapsayıcı ve ses getirici yazılarını haftalık sürdürüyor. Biliyor
muydunuz? Bugün piyasada olan derginin 24. sayısında, Kuban hoca
olağanüstü bir yazı kaleme aldı.
Diyor ki hoca, İstanbul, tüm ülkeyi çökertecek noktaya ulaştı!
Durun, nasıl olur demeden gerekçesine bakın:
“İstanbul ulaştığı megalopolis boyutlarıyla, ülkenin vücudunun
taşıyamayacağı bir koca kafa haline dönüşen, ekonomik etkinliğin
yurt yüzüne dengeli yayılmasına engel olan ve Anadolu halkının
topraklarını terk ederek ülke tarımını dış dünya pazarına dönmeye
zorlayan ve sonuçta uluslararası sermayenin aşağı düzeyde bir
ortağı olarak fakir halkı tüketici olmaya teşvik eden, giderek
Türkiye’nin sömürülen bir topluma dönüşmesine neden olacak bir emme
basma mekanizması olarak çalışmaktadır...
Bu kent her zaman bir çekim merkezi olacaktır. Fakat ülkeyi
ekonomik olarak çökertmesine olanak vermemek gerekir. Günümüzde o
sınıra ulaştık.”
Dengeyi nüfus artışı bozuyor
Kuban, yazısında, dünyanın dengesini bozan temel nedenin artan
nüfus olduğunu belirtiyor. Küresel iklim değişikliğine buna
ekliyor. Diyor ki:
“Dünyanın nüfusu 1800’de bir milyardan, 215 yılda sekiz milyara
ulaştı... Nüfus artışının göstergesi işsiz ve açların, nüfusu
kalabalık ülkelerde, büyük kentlere göçüdür... Türkiye’de kente
göç, sanayileşme geliştiği için değil, yapılaşma (inşaat) üretimin
en büyük parçası olduğu ve ülke yeteri kadar sanayileşmediği için
oldu... 1980’den sonra kent nüfusu yüzde 70’i geçti. Köyler
boşaldı. Tarlalar toprak oldu. Geleneksel Türk tarımı çöktü.”
Nüfusu 20 milyona ulaşmış bir kentin sağlıklı yaşamını
gerçekleştirebilen bir planlama yöntemi henüz keşfedilmediğine
değinen Hoca, “Batı’nın en kalabalık kentleri olan Londra, New
York, Paris’in nüfusları bugün İstanbul’dan az. İstanbul’un nüfusu
1950’deki bir milyonun 17- 20 katı. İşgal ettiği alan 500.000
nüfuslu İmparatorluk başkentinin 250 katından fazla” diyor.
Megalopolis: Fakir ülke hastalığı
“Megalopolisler çare bulunamayan bir fakir ülke hastalığıdır; ülke
ekonomisinde yarattığı dengesizlik yanında, toplumun en zengin
katlarıyla en fakir katlarını yan yana getirdiği için toplumsal
ayrışmanın da mekânıdır” diyor Kuban ve şu kent sosyolojisi
saptamasını yapıyor:
“Bu durum, fakir sınıfları iki türlü bilinçlendiriyor: Kentsel
çevre, ulaşamadıkları zenginliğin görüntüsüdür. öte yandan
yaşadıkları çağın olanaklarını, yüzeysel olsa da, onlara gösteriyor
ve öğretiyor. Bu öğrenme tüketme eğilimini artırıyor ve
kapitalizmin işine geliyor” ve bu toplumsal aşırı büyüme sonucu,
dünyanın her yerinde, bizim gibi ülkelerde ahlaksız ve dengesiz
toplumlar oluşuyor, “İstanbul gibi kentlerde bir fiziksel planlama
ekonomik olarak da yapılamaz” diyor.
Halkı yurt yüzeyine yayma