Bir toplantıda sohbet ederken, “Orhan Bey, Fransa’daki eylemler
ilginç, ben Trump’ın kışkırtmasını görüyorum eylemlerin arkasında”
dedi. Neden diye sordum, “Macron Avrupa ordusunun kurulması
zorunluluğundan bahsetmişti, bu da ABD’nin yanıtı oldu
sanki”...
Bu gibi olayları hemen dış mihraka bağlama eğilimi yaygın. Arkada
bir komplo aranır. Ülkemizde de bunu görmedik mi? Gezi olaylarının
hâlâ bir kâbus gibi iktidarın üzerinde asılı durduğunu görüyoruz;
aradan 5 yıl geçmesine rağmen, haksız hukuksuz yeni davalar açıp
duruyorlar. Tam da Fransa’daki olaylar patladıktan sonra hemen
sonra... Seçimlere az kala...
Hukukun ülkemizde guguka dönüştürüldüğünün son bir örneği de
Necati Doğru ve Emin
Çölaşan hakkında resmen FETÖ’cü suçlamasıyla dava
açılmasıdır. İki yazar arkadaşımız FETÖ’cü öyle mi? ‘Yoksul
Fransa’
Kibiriyle Fransa’yı kendi yarattığını sanan
Macron, ekonomik krizden iyice bunalmış, iyice
aşağı itilmiş kitleleri karşısına aldı. Bu direniş veya iktidarı
protesto hareketini, şüphesiz ki alt kesimler başlattı.
Bir “Yoksul Fransa”nın isyanı gibi.
Yoksulluğun tanımı her ülkede farklı bir niteliğe büründü.
Mesela Fransa’yı ele alırsak, benzine yüzde 27 gibi olağanüstü zam,
arabası olan, ortalama geçimini sürdürmeye çalışan, işe
banliyölerden arabasıyla gidip gelen kesime büyük bir darbe
olmuştu.
İşi var arabası var, belki evi de var ama geliri ancak yeten geniş
bir kesim yoksullaştırılmış kesimdir. ‘Direniş kardeşliği -
ortaklığı’
Bunlara işsizleri, hoşnutsuz...