Sanki seçime kadar sürecek bir kampanya dönemine girdik. Bunu
Cumhurbaşkanı’nın sahada aktif olarak aldığı pozisyona bakarak
söylüyorum. Bazıları bunu “erken seçim isteği”ne bağlıyor
olabilir.. Ama Cumhurbaşkanı’nın seçim varmış gibi meydan okuma
kampanyasına soyunmasını gerektiren çok ciddi durumların varlığını
görmeliyiz.
İlki Sarraf olayı..
İkincisi Man Adası olayı..
Üçüncüsü büyüyen ekonomik zorluklar..
Dördüncüsü seçmen kaybı..
Beşincisi dünya ile, AB ve ABD ile bozulan ilişkiler...
Cumhurbaşkanı, tüm bunları göğüslemek, öncelikle parti örgütünü ve
parti tabanını bir arada tutmak ve seçmen üzerindeki etkisini geri
püskürtmek zorunda.
Evet zorunda diyorum, çünkü toplum nezdinde iktidarın ana direği
Cumhurbaşkanı. Ayrıca, milletvekilleri ve parti yönetimi ile
yaptığı toplantılarda, tüm bunların geri püskürtüleceğini, hele
hele Kılıçdaroğlu’nu rahatça saf dışı bırakacağını
söyleyerek güven veriyor. ‘Milliyetçilik
silahı’
Sarraf konusunda ana silahı “milliyetçilik”. Yerli ve milli
laflarından geçilmiyor, bu, tüm muhalefeti de suçlama silahı.
Suçlama, zamanla hukuki silaha bile dönüşebilir, çünkü AKP’nin
tutumunu kabullenmeyen ve benimsemeyen herkes “vatan haini”...
İktidarın Sarraf yargılanmasındaki tüm söylemi iç
kamuoyuna yönelik. İktidarını, seçmenini korumaya yönelik.
Bu söylemin ülkenin üzerine düşmesi muhtemel yoğun kar yığınını
engelleyecek sıfır etkisi var.
İran ile ticaretini yap, sürdür. Ama ABD’nin küresel mali
denetimini atlatamazsan, başın belaya girer. Mesela İran’a para
transfe...