İdeolojik körlük, bağlılık ve bağımlılık insanoğlunun onmaz dertlerinden biridir. İktidar nasıl bir ağ atıyor beyinlere zaman içinde taşlaşıyor, sosyal psikologların yanıt araması gereken bir konu.
2019 yerel seçimleriydi, AKP Antalya’yı yeniden istiyordu ve ilk iktidar tehditlerini orada gördük. Partinin bazı tanınmış isimleri, oy vereceksiniz yoksa hizmet alamazsınız, tehditleriyle halka yüklendiler. Sökmedi, Muhittin Böcek seçildi.
Bugün ise katmerlisini yaşıyoruz. Üstelik acılar içinde, binlerce ölü vermiş, tüm kent yerle bir olmuş, adeta atom saldırısına uğramış Antakya’yı sanki denek olarak seçti Saraybaşı. Merkez-yerel birlikteliğini gündeme getirerek oyların AKP’ye verilmesini yoksa gördüğünüz gibi kentin hizmet alamayacağını söyledi. Milletin iradesini adeta tehditle satın alma girişimiydi. Çok kötü oldum. Nasıl yani? Bir cumhurbaşkanı milleti ayırıyor, baskıyla oyuna merkezi iktidar adına ipotek koymaya çalışıyordu.
Sonra bu genelleşti, tekrarlandı, daha alt düzeydeki parti adamları ama yine de tanınmış isimler, el kol sallıyor, oy vermezseniz nah alırsınız demeye başlıyorlardı.
Tepeden ayarlanmış bir parti politikası olduğu açık seçik.
BU POLİTİKA HANGİ KOŞULLARDA DEVREYE SOKULDU?
Ülke-toplum ekonomik olarak çökertilmişken. Halk yaşamını yer yer sürdüremeyecek duruma getirildikten sonra. Emeklilerin önemli bir kısmı 10 bin TL ile yaşamaya mahkûm edilmişken. Orta sınıf iyice ezilmiş ve önemli bir kısmı asgari ücret düzeyine itilmişken.
Yani paraya, insanca yaşamaya en çok muhtaç haldeyken.
Para Ankara’da, temsilcileri adeta çuvalla gösteriyor, oy varsa bu da var diyordu. Yoksa sürünürsünüz.
OLABİLİR Mİ?
Düşünülmüş taşınılmış bir politika. Yoksa bu söylemin büyük bir tepki çekeceğine ve bumerang gibi sahibini vuracağına, milletin aç kalırım sana oy vermem tepkisi göstereceğine inansalar, bu politikayı sahaya sürmezlerdi.