Cumhurbaşkanı sanki ilk kez seçim işaret fişeğini attı gibi:
“Başkanlık anayasasına karşı çıkanlar milli iradeden korkanlardır”
dedi. Hoppala! Fol da var yumurta da var, ama erken değil mi bu
salvo? Sözün içinde Başkanlık rejimi var, sandığın diğer adı olan
milli irade var. Ve bir meydan okuma var, korkanlar,
korkaklar...
Bu sözlerin rastlantısal olarak bir cümlede bir araya geldiğini mi
düşünelim?
Ben işkilli adamım, duyargalarım son derece açık, düşünmem!
Meclis’in ve siyasetin ana konusu Yeni Anayasa iken!
Tabii bunlardan öte, RTE gece gündüz her fırsatta ve muhtarlarla
(*) birlikte başkanlık rejimi ile yatıp kalkarken!
Bu durumu irdeleyelim biraz.
Davutoğlu’na da bir yanıt
Cumhurbaşkanı bu cümleyi, tam da Davutoğlu’nun “4 yıl seçim yok.
Seçim spekülasyonu yapmayın” demesinden sonra kurdu.
Şüphesiz bu cümle Davutoğlu’na da dokunuyor (acaba esas ona
mı?!).
Ve Başkanlık rejimini anayasada görmek istemeyenlere de
dokunuyor.
Yani hemen hemen bütün muhalif partilere...
Mesajda meydan okuma var dedim, mesajın arkasına bakalım:
Eğer başkanlık rejimi konusunda uzlaşmazsanız, seçim sandığı orada
duruyor, millete başvururuz, ama siz millete gitmekten ve çıkacak
sonuçtan da korkuyorsunuz...
Bu kendi seçmenine de mesajdır, seçmene şimdiden seslenmeye
başladı, seçmeni psikolojik olarak, sırtını sıvalayarak hazırlıyor.
Onu her şeyin yüce karar vericisi mertebesine yükseltiyor:
Bunlar, başkanlık olsun mu olmasın mı konusunda, bu konuda karar
verecek olan millete, yani sana başvurmaktan korkuyorlar.. Bunlar
milletten korkan partilerdir, liderlerdir... Biliyorlar ki sandık
kurulursa yenilecekler.
Seçmeni ön plana çıkartan konuşmalarına bundan sonra daha sık
karşılaşacağız.
TSK ile ortaklık
Bu arada HDP kongresinde Demirtaş, yeni anayasa görüşmelerine
ilişkin ilginç yaklaşımlarda bulundu. Yanındakiler ve KCK
yöneticileri, başkanlık rejimini ikide bir lanetleyip, tek adam
diktatörlüğü diye nitelerken...
Demirtaş ise demokratik anayasa isteyene gönlümüz de kapımız da
açık, diyerek Anayasa Komisyonu’na üye verdi.
Demirtaş’ın “Türkiye ortak vatanımız, Türkiye’nin felaketi
hepimizin felaketi olur” sözleriyle ve barış masasının yeniden
kurulması için güven tesis edileceği gibi, Türkiyeci politikasına
bir geri dönüş yaptığını gözlemledik.
AKP-HDP arasında, daha önce de belirttiğim gibi, anayasa, hele hele
başkanlık anayasası üzerine, komisyonda veya Meclis’te, “al
gülümver gülüm” bağlamında bir ittifak anlaşması yapılma
olasılığını çok çok az görüyorum. Neredeyse sıfır.
AKP + (üniter devlet konusunda son derece duyarlı) ordu ittifakının
tümüyle geçerli olduğu şu süreçte, böyle bir geri dönüş mümkün
olmaz.
Dünkü RTE’nin, kendilerinin dışında neredeyse kurumsal ve
toplumsal, üstelik dışsal, sıfır ittifakının bulunduğu ve en büyük
yalnızlığı oynadığı bu süreçte, TSK ile ortaklığı altın
değerindedir! Anlayan anlar!