Sorun derin, bilimsel yöntemlerle de araştırılması,
tartışılması, sonuçlarının çıkartılması gerekiyor. Tamam,
Türkiye’de şeriatçı-dinci, Cumhuriyete-kurucu
değerlere-Atatürk ve arkadaşlarına, laikliğe,
modern topluma karşı veya düşman, ama çağdaşlığın ve paranın her
türlü avantasını yalayıp yutmaktan geri kalmayan, kadınları da
sürekli-cinsel-baskı altında tutma ilkelliğini sürdürmeye yeminli
akımların kökleri hep vardı.
Atatürk, Türkiye bu tip tarikatların yurdu olamaz derken,
panzehirini hayata geçirdi: Medeni Yasa, anayasa, kadın haklarına
dayalı, demokrasiyi isteyen, yurttaş kimliğini öne çıkartan, ümmet
değil millet gerçeğini inşa etmeye soyundu.
Bu özelliklere sahip bir millet yoksa, çağdaş dünyada egemenliğine
sahip yaratıcı ve üretici olarak var olmak zordur, dahası
imkânsızdır.
Kurucumuzun büyüklüğü, bunu Kurtuluş Savaşı’ndan bile önce görmesi
ve Kuruluşu da bu temelde gerçekleştirmeye soyunmasından da ileri
gelir! Evet bir millet yaratmıştır, bu milletin içindeki derin
Atatürk sevgisinin kökleri de buna dayanır; hiçbir iktidar da
Kuruluşun temel ilkelerini ve geleceğe yürüyüşünü tersine
dönüştüremez! Çünkü bu bir varoluş meselesidir! ‘Genel
değil, özel’
Peki ama toplumun bir kısmının cemaat/tarikat yapılanmalarına
parçalanmasını nasıl açıklayacağız? Dikkat edin, bir kısmının
dedim! Bu tarikat mensubiyetliğini genelleştiremezsiniz.
Şüphesiz açıklamaya kalkarsanız, önünüze çok etken çıkar.
Bunları sıralayacak değilim, pek çok sosyal bilimci bu etkenlere
değinir. Bazıları hatta AKP’nin iktidara gelmesini vb “öğretmen
hocaya yenildi” gibi kavramlarla durumu açıklar. Öğretmen yenildi
mi? Bence yanlış bir yaklaşım, genellemedir bu. Bazen geçici siyasi
dalgalanmalar, iktidar deği...