Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en önemli ikinci bir aşamasına
geldi dayandı. ABD ve NATO ile yaşanan sorunlar bir ayrılık eşiğine
getirdi ülkeyi. Kapıyı açıp hadi eyvallah denecek mi?
İkinci bir aşama dedim, çünkü tarihimizin önemli ilk kilometre taşı
NATO’ya girmekle döşendi. Ülkemizin İkinci Dünya Savaşı sonrası en
önemli kararıydı bu ve bugüne kadarki kaderimizi belirledi.
Şimdi ise yine tarihi bir an daha göründü sanki:
çıkış...
Giriş-çıkış arasındaki yaşadıklarımızın tümü,
büyük ölçüde, NATO üyeliğinin ve üstlendiğimiz görevlerin sırtına
bindirilebilir. Evet, öyle. 65 yılın
bağımlılığı
Bu dönemi belirleyen 65 yıldan bahsediyoruz.
Ve soğuk savaş ve ileri cephe ülkesi olmaktan.
Pek çoğunuz, eee üye olduksa neden kaderimiz belirlenmiş
olsun ki, diye soruyorsunuz biliyorum.
Türkiye normal, doğal gelişiminin dışında yaşadı.
Bize yüklenen ana görev “cephe ülkesi” olmaktı. Yani o zamanki
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne karşı Batı’nın caydırıcı
gücü, atom füzeleriyle donatılı ileri cephe ülkesi olmaktı.
Bu ülkemizin siyasi ve askeri yönetim kurgusunu da belirledi.
1) Ordu NATO’laştırıldı. Türkiye Cumhuriyeti’ni
korumak, kollamak ve varlığını savunmak amacından çıktı ve hemen
hemen tümüyle NATO hedef ve amaçları doğrultusunda örgütlenmiş bir
ordu karakterine sahip oldu.
Siyasal yapı olarak sapına kadar antikomünist ve ABD’nin hedefleri
doğrultusunda davranan ordu.. Sözde işgal durumuna göre
şekillenmiş, ama tamamen iç siyasette ABD’nin öngördüğü şekilde
dav...