Olağanüstü koşullarda yaşıyoruz. Yaralıyız, bereliyiz. Şehitlerimiz var, canlarımız sönüyor. Ülke büyük bir tedirginlik içinde. Meselemiz Türkiye. Burada yaşayan 77 milyon insan. Hepimiz... Sen ben o, Kürt- Türk, Cumhurbaşkanı, Davutoğlu.. tüm analar ve babalar. Daha büyük kaosa sürüklenmeden, Ortadoğu’nun parçalanan Irak’ı, Suriye’si ve benzeri savaş ülkelerine dönüşmeden nasıl çıkarız?
Bu yazıyı İzmir’den yazıyorum. Bugün 9 Eylül, İzmir’in Kurtuluşu, o İzmir ki işgali ile Anadolu’yu, İstanbul’u ayağa kaldıran ve Kurtuluş Savaşı’nın örgütlenmesine büyük ivme kazandıran güzel ilimiz. Güzel Ege! Bugün de İzmir’in Kurtuluşu gününde, Türkiye için önemli bir olay gerçekleşiyor. Yine adını Kurtuluş’tan alan Dokuz Eylül Üniversitesi bünyesinde İzmir Biyotıp ve Genom Merkezi açılıyor. Bu, bizim en önemli kurtuluş yollarımızdan biridir!
Temellerini 2006’da rektör olan Emin Alıcı’nın attığı, iki dönemdir rektörlük yapanMehmet Füzün’ün sahiplenmesiyle gerçekten ülkede 500 bilimcinin bir arada ve uluslararası çalışacağı Bilim Üssü diyebileceğimiz bir merkez doğuyor. Mehmet Öztürk uluslararası ilişkileri ve büyük birikimi ile içini dolduruyor. Burası büyüyecek ve aynı zamanda ülkenin ilk biyo-eşdeğer ilaçlarını üretecek...
Bu konu sonraya, demek istediğim, biz bilim ve teknoloji üsleriyle donatmakla yükümlü olduğumuz, bu alanda üretimle bağımsızlığımızı teminat altına alacağımız ülkemizde, siyasi ve terör kaosunun altında boğuluyoruz... İmdat ki imdat!