Bu serinin ne kadar ilginizi çektiğini pek bilmiyorum, ben
kafamdaki soruları çözmeye çalıştığım için mutlu olduğumu
söyleyeyim.
Sosyolojik olarak cemaatler, ulus devlet öncesinin yapılarıdır.
Mahalle, köy, klan, feodal beylerin altında yaşayan köylüler...
Feodal yapı “cemaatçi yapılara” güya güvenlik sağlar, karşılığında
vergisini kırbaçla alır asker olarak kullanır, geri kalan her şeyi
cemaatlerin kendileri hallederdi, her konuda
dayanışma ile...
Ulus devletler “her konuda
dayanışma”yı üstlendi; mesela genel sağlık, iş
alanlarını yaratma, özgür dolaşma, yargı ve mahkemelerle yurttaşlar
ve yurttaş-toplum arasındaki sorunları çözme, eğitim, altyapı
hizmetleri...
Her işini kendileri halleden dayanışmacı cemaat yapılar çözüldü,
yurttaş kavramı gelişti; dayanışma esas olarak
çekirdek aileye indirgendi.
Ülke çapında düşünürsek, dayanışmacı yapı, vatan-yurt-bayrak
simgeleri çerçevesinde, ülke sınırlarını korumaya dönüştü.
Devlet ipi bırakınca
Devlet, “dayanışmacılığı” üstlenince, bunun tüm gereklerini yerine
getirmesi gerekir. Bunu yaptığı sürece “ulusal birlik”, “ulus
değerleri”, “vatan millet Sakarya”, “beka” gibi üstlendiği, devlet
olarak var oluşu betimleyen kavramların benimsenmesini sağlar,
yoksa insanlar kaçmaya başlarlar, ülkeye güven azalır!
Hadi diyelim ülkeye güven azalması uzun süreci kapsar, ama
cemaatlere parçalanır.
İnsanlar eğitimlerini bedava alamazsa, aldığı ücretsiz eğitimin
kalitesi düşükse ve kendisini iyi işlere taşıyamazsa, iş bulup
kendini ve ailesini geçindirebilecek bir kaynağa ulaşamazsa, kötü
barınma sorunu yaşarsa...