Orhan Bursalı Cumhuriyet Gazetesi

Özgürlük ‘karşı medya’da; bu tarafta ise ‘sorumsuzluk’ var

Beyaz’a yapılan iktidar saldırılarına, bir de yargısal soruşturma eklenmez mi? Küçük dilimi yutacaktım okuduğumda! Aklıma gelen ilk söz şu oldu: Aptal dostun olacağına, akıllı...

12 Ocak 2016 | 203 okunma

Beyaz’a yapılan iktidar saldırılarına, bir de yargısal soruşturma eklenmez mi? Küçük dilimi yutacaktım okuduğumda! Aklıma gelen ilk söz şu oldu: Aptal dostun olacağına, akıllı düşmanın olsun. Şüphesiz, hendeklerin arkasındaki silahlıların, isterse 16-17 yaşında olsun, hoş görülmesi ve onlar için “Çocuklar ölüyor” denmesi, kabul edilebilecek değil. 
Ülkemdeki o çok ünlü mü ünlü “barışseverler”in, aynı zamanda PKK karargâhlarına, HDP merkezlerine doğru da yürüyerek, “Çocukları öldürmeyin!” diyecekleri zamanın gelmesini bekleyenlerdenim! 
Ben “Çocuklar ölüyor” derken, kasıtlı veya kasıtsız, arada kim vurdu’ya giden, kapalı kaldıkları evde arada sırada vurulup veya hastalıktan bakımsızlıktan ölenleri kastediyorum. Tabii çatışmanın taraftarı olmadığı halde vurulan en az 160 sivil insanı. 
PKK’nin, buradan gideceği yol, kazanacağı bir şey yok. Hendek ve kurtarılmış bölgeler savaşı, sadece PKK için “kahramanlar, şehitler, yiğitler” mitinin, efsanelerinin yaratılmasına ve yeni çatışmaların bu mitlerin üzerine kurulmasına yarar... Bir de başkanlık rejimine yardımcı olur. Ve ülkenin genelinde ve medya üzerinde baskı rejiminin artmasına, demokratik hak ve özgürlüklerin bile savunulamayacak duruma gelinmesine yol açar. 
O günleri yaşıyoruz.

Durmadan linç et bakalım 
Ama bir kadının televizyona bağlanıp çocuklar ölüyor demesinin, “karşı medya” tarafından, gazetecilere, şovmenlere yeni bir saldırı vesilesi yapılması, nasıl bir bataklık ve linç kampanyaları içinde yaşadığımızın kanıtıdır. 
Bu “karşı-medya” ki, iki yıl önce iktidarın “çözüm sürecini” aldatıcı propaganda diye niteleyen, bu böyle olmaz diyen muhaliflere de, yine aynı terane ile “vay çözümün, barışın düşmanları, anaların ağlamasını isteyen vatan hainleri” diye saldırıyordu.
Linç etmek, her durum ve koşulda, sizlerin elinde! O gün de katilliği oynuyordunuz, bugün de aynı oyunu sürdürüyorsunuz.

İkinci küçük dilimi yutarken 
Cumhurbaşkanı’nın, Çalışan Gazeteciler Günü’nde ağzından bal damladı, okuduğumda ikinci küçük dilimi daha yuttum (bu ülkede yaşadıkça geride daha çok var, merak etmeyin!). Diyordu ki: 
“Büyük, köklü ve güçlü ülkeler çok sesli, renkli, etkin, modern teknoloji ile donatılmış basın yaygın organlarına sahiptir. Medya bağımsız olmalı, basında çalışanlar, gazeteciler, haberciler ne kadar özgür olursa, o ülkenin demokrasisi de o denli güçlü olur.” 
Ülkemizde olmayan bir şeyi tarif ediyor Cumhurbaşkanı. Bu da bir yöntemdir! Hiç üstünüze almazsınız, öyle olması gerekir dersiniz. Basın özgürlüğünün yokluğundaki rolünüzü es geçtiğinizde arka planda şu itiraf görülür: Evet olması gerekeni söylüyorum ama elimden gelmiyor özgürlük, ne yapayım! 
Özgürlüğü sevmemesinin bedelini tabii ki birileri ödeyecektir. Mesela Can ve Erdem. Tabii ki Beyaz... Ve diğerleri. Ve medya üzerinde alabildiğine artan yok edici baskı...

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
RTE ve Bahçeli’nin projesi: Öcalan DEM lideri, Demirtaş tasfiye 24 Ekim 2024 | 884 Okunma Parayı kontrol eden liderdir. Vasiyeti var mı? 50 yıllık iktidar sevdasının sonu 22 Ekim 2024 | 527 Okunma Ne yapmalı; pasiflikten aktifliğe yol arayışı... 21 Ekim 2024 | 99 Okunma Değersizleşen toplum ve vahşi yaşam savaşı 20 Ekim 2024 | 52 Okunma Milleti nasıl soysak, iktidar-banka el ele 17 Ekim 2024 | 145 Okunma