Şunu rahatça iddia edebiliriz: Türkiye’nin ne nüfusu bellidir (açıklanan veriler dolu dolu sahtekârlıklardan mustariptir) dolayısıyla ne de nüfus kütükleri doğrudur. Önümüzdeki üç seçim nüfus ve kütüklerinin en büyük tahrifatlara uğratıldığı seçimler olacaktır.
Seçimlerin güvenliği konusunda her şey, parmak boyasının kaldırılmasıyla başladı. Bu topluma “Ne o öyle, biz geri kalmış toplum muyuz ki herkesi damgalayacağız” vb. lafazanlıklarıyla yaldızlandı. Adamlar ileriyi gördüler ve parmak boyasını kaldırdılar.
Neden böyle, dünyanın pek çok ülkesinde oyunu mektupla bile gönderenler varken, bize ne oluyor? Çünkü bizde düzgün bir parlamenter sistem oturmamış, iktidara bazen sistemi kullanarak seçimleri kazanan, ama yasaları, sistemi tanımayan, sürekli iktidarda kalmak için her şeyi eğip büken partiler gelebiliyor.
Geçmişte siyasi partilerin ya yanlışlıktan ya da sahtecilik girişimleri nedeniyle, parmaktan bir gün çıkmayan Hint boyası sürülüyordu. Bu, seçmen tekrarlarını önlüyordu. Ama 2007 seçimlerinde parmak boyası kalktı.
Boş bina seçmenleri
29 Mart 2009 mahalli idareler seçimlerinde Adres Kayıt Sistemi (AKS) esas alınarak hazırlanan seçmen kütükleri kullanılmaya başlandı.
2010 seçimlerinde milyonlarca seçmenin varlığı ile yokluğunun tartışıldığı, ölülerin sağ göründüğü, dahası FETÖ’cü başının “ölüleri mezarlarından kaldırıp oy kullandırın” veciz itirafıyla yeni bir dönem başlamış oldu.
Boş binalara yüzlerce seçmen kaydı yapıldığı, on bin nüfuslu yörelerde 8 bin seçmen varlığı belgelerle medyada haber oldu.
2013’te mesela MHP...