Hayatım “bu son seçim..”lerle
geçti. “Yoksa Türkiye bitecek, ortada bir şey
kalmayacak”tı... Milliyetçi Cephe’lerle boğuştuk. 12 Eylül’le
Türkiye diktatörlüğe
yuvarlanmıştı.. Özal dönemi ileTürkiye
bitiyordu. Her seçim bir cephe ve ittifaklar seçimiydi! AKP
iktidarı dönemi ise daha ağır bir karşı ittifak
gerektirdi...
Birileri hep bize ne yapmamız gerektiğini söyleyip
durdu. Veya biz birilerine söyledik.. Neoliberal
ideolojinin, “solcu”, “liberal”, “demokrat” giysili
fantastik türevleri, bize iktidarın ne kadar iyi olduğunu ve
Türkiye’nin demokrasiye ne büyük yelken açtığını vaaz etti. O
müthiş iktidar bloku, hepimizin üzerine çullandı ve anayasa
referandumu ile yargıyı diktaya teslim ettirdi... Silivri davaları
cabası..
Şöyle geriye bakıyorum, Türkiye yerinde duruyor! Evet hep
bir hasar aldı. Tek parti döneminde aldığımız hasar
şüphesiz en büyüğü Türkiye. Tek parti dönemi uzlaşının olmadığı,
Türkiye’nin lime lime ayrıştırıldığı, bir uzlaşı sistemi olan
parlamenter rejimin rafa kaldırıldığı bir yönetim biçimi olarak
tarihe kazındı. Bu dönem sona ermeli, şüphesiz.
Yine bir “tarihi seçim dönemeci”ndeyiz! “Bundan
sonrası yok...” “Ya şimdi ya hiçbir zaman...” Bu
nedenle “şöyle davranacaksın..”
Böyle kesin tanımlamalarla geçen bir hayattan sonra, vardığım nokta
şu: Ne bu, ne gelecek seçim.. Hiçbiri ülkenin sonu demek
olmayacaktır. Eğer böyle yaklaşırsak, yaşama ve gelecek umudunu
bitirmiş-yitirmiş oluruz.
Okurlarım bilir, umutsuzluğun zirve yaptığı ve çoğunluğun çil
yavrusu gibi dağıldığı son 6-7 yıllık en karanlık dönemde bile,
geleceğe ilişkin umutlar bu köşede hep ayakta tutuldu.
Defterimde bu yazılıdır...
Seçeneğim tüm muhalefet
Belirteyim ki, bazı aklıevvellerin sanabileceği gibi, bu
yazı HDP’ye oy vermeyinamacını taşımıyor. MHP de Meclis
dışında kalmıştı, koccaaa CHP de! HDPMeclis’te
olmalı diye yazdım zaten. Baraj en aza inmeli! Ama kimsenin
düşüncesini satın alma girişiminde bulunmayacağım. Önemli olan
tabloyu ortaya koymaktır. Kimse aptal değil, ne yapacağını herkes
bilir: Tercihim muhalefetin bütünü...
Her yeni siyasal durum, parlamento içi ve dışı yeni mücadele
biçimlerini yaratır.
Görüyorum ki her durumda, sonuç ne olursa olsun, 13 yıllık dönemin
ana figürünün aşağı inişi başladı. Bu durdurulabilir değil. Yeni
dönem, yeni seçenekler doğuracaktır. Herkes yıkıldı gitti.
Özal’lardan tutun...