Bugün üç parçalı gidiyoruz. Gündemde bu kez CHP var. Örneğin CHP, RTE’nin Başkanlık için çizdiği stratejiye karşı kervanı yolda mı düzecek? Bu gelişmeyi önleyecek bir düşünce gücü var mı? Kongre seçimlerinde gençleri vurucu güç olarak kullanmayı nasıl önleyecek? İktidar liderlerinin, CHP’nin de defterini dürme noktasına çıkarttığı strateji karşısında ne yapacak? RTE’nin kullandığı taktiği...
1) Utanılacak bir CHP kongresi:
CHP’nin İzmir İl Başkanlığı seçimlerini utanarak izledim. Tamam
adayların birbiriyle rekabetine bir şey diyemem. Aziz Kocaoğlu’nun,
“Önseçime girmeyen milletvekillerine...” sözlerine takıldım. Ama
bunlar için olağan kurultay numaraları deyip geçseniz bile,
üzerinde duracağım bir nokta var ki, çoook ayıp:
Bazı gençler, TuncayÖzkan’ın konuştuğu kürsüye yürüyor ve “İzmir
Başkan Aziz’indir öyle kalacak” diye slogan atıyor.
Biz gençleri nasıl yetiştireceğiz? Amigo, toplantılarda vurucu güç
veya bağırıp çağırarak toplantıları “kontrol altında” tutucu güçler
olarak mı? Yoksa politikaya bilinçli, aydın, yeni ve taze bir beyin
gücü olarak katılımlarını sağlamak için mi? O kürsüye yürüyenler
kimlerdir bilemem... Ama “olgun” politikacıların onları kaba güç
kullanacak timler olarak görmeleri ayıptır, günahtır.
Diyeceğim şu: Gençler kişilik sahibi olmalı, kendilerine birtakım
olanaklar yaratsalar bile, kimsenin böyle adamı olmamalı.
2) Cehennemin yollarındaki iyi niyet:
Cumhurbaşkanı muhtarları topluyor ve muhalefete veryansın ediyor.
CHP’nin de HDP’nin de defterlerini dürmecesine. Anayasayı ve
yaptığı yemini durmadan anımsatmalıyız. Hukuki olarak ne
yapılabilecekse yapılmalı, özellikle CHP hakkını sonuna kadar
arayacak girişimlerde bulunmalı. Ama öyle bir niyetleri de
bulunmuyor. Biri “hukuksuz, anayasasız” davranıyor, diğeri “hukuk
izin mi veriyor” diye soruyor.
Gördüğüm kadar CHP olmayan anayasal ve yasal durumlara “uyma
partisi” konumuna indirgedi kendini. Bir yanda yazılı olmayan kendi
özel hukukunu çalıştıran bir yönetim. Diğer yanda yerleşik
haklarını bile nasıl koruyacağını ve mücadele edeceğini bilemeyen
bir muhalefet.
Bunu çok bariz olarak, Cumhurbaşkanı’nın hükümeti kurma görevini
vermemesinde gördük. Geleneklere aykırı olmasına rağmen, çağırmadı
Kılıçdaroğlu’nu. CHP de bunu kabul etti. Geleneği korumak için
mesela Kızılay’da, Meclis Bahçesi’nde oturma eylemi yapmayı ve
dertlerini halka anlatmayı bile beceremediler. Bir parlamenter
geleneğin daha yıkılmasını seyrettiler.