Yargıtay’ın Enis Berberoğlu için kesinleşmiş
hapis kararı en sert eleştirilecek bir durumdur. Bugünkü siyasi
ortama, yargı üzerinde görülmemiş bir hukuki ve siyasi vesayetin
olduğu koşullara uygun, ama yarın çırılçıplak ortada kalacak bir
karardır. İki üyenin 27 sayfa karşı oy yazısı da, kararın ne kadar
tartışmalı olduğunu gösterir.
Berberoğlu’nun 6 yıla yakın hapisle cezalandırılması, Can
Dündar’ın kitabında MİT TIR’larında silah taşındığına
ilişkin “belgeleri solcu bir milletvekilinden aldım” sözüne
dayanmaktadır.
Tek kanıt budur. Ortalıkta ise Berberoğlu’nun ismi yoktur.
Belgelerin yayımlanmasından önce Can Dündar’ın kimlerle
konuştuğunun kayıtları incelenmiş ve Berberoğlu ile konuştuğu
saptanmış.
Ama konuşmanın içeriğinde, belgelerin Berberoğlu’ndan alındığını
doğrulayacak bir kanıt-ifade yoktur. ‘Olsa olsa’
davası
Somut delilin olmadığı, olsa olsa Berberoğlu’ndan almıştır
yöntemine ve tamamı kanaate dayalı bir dosya ile karşı
karşıyayız.
Bizim hukuk ve ceza sistemi ise delile dayalı yargıç kararlarını
gerektirir. Şüpheli durumda bile yargıçlar kanaatlerini eldeki
delillere dayandırmak zorundadır. Delil yoksa kanaatini sanık
lehine yorumlamak zorundadır.
“İki şahitle adam asılır” lafının bile geçerli olmadığı, şahitlerin
sözlerinin delillerle desteklenmesi gerektiği bir hukuk
sisteminden, özellikle bu iktidar döneminde tamamen sapıldı,
delilsiz kanaat dönemine geçildi.
Cumhurbaşkanı o zamanlar kanaatini belirterek yargıyı yönlendirdi.
‘Ağır ödeyecekler’
Bu haber Cumhuriyet’te 29 Mayıs 2015’te yayıml...