Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı
belgeler, açıklandığı biçimiyle tamamen doğru olduğu varsayımından
hareket ederek söylüyorum, bir ahlaki meseledir; ahlaki çöküntünün
nasıl iktidar olduğunun veya iktidarın etekleri altında
yaşandığının kanıtıdır.
Hepsi bu.
Cumhurbaşkanı daha belgeler açıklanmadan ön
aldı ve adıma bir hesap bulursanız hemen istifa
edeceğim, dedi. Bu konuda kendine güveniyor olsa gerek. Fakat
Kılıçdaroğlu, doğrudan Cumhurbaşkanı’nı zaten suçlamamıştı. Salı
günü açıkladığı belgeler de Cumhurbaşkanı’nın en yakınlarının
yurtdışıyla parasal trafiklerini gösteriyordu. Man Adası’nda 1
Sterlin’e kurulan şirkete, Türkiye’den 20 gün içinde, oğlu dahil
akrabalardan toplam 14 milyon 750 bin dolar gönderildiği ileri
sürülüyor.
Cumhurbaşkanı onlara da kefil oldu, dışarıya
gönderilmiş tek kuruş yok, dedi.
Vergiden kaçış, kişisel mali
güvence
İddia şu: İktidar olarak “milli ve
yerli” propagandasıyla ortalığı toz dumana bırakacaksın,
milletin dolarına altınına göz dikeceksin, ama en yakınlar
paralarını vergilendirmelerden kaçırarak, cennet adalarında açılan
uyduruk şirketlere gönderecek...
Geçen ay Cumhuriyet’te yayımlanan Türk
işadamlarının yine cennet adalarında açtıkları off-shore
hesaplarıyla, aracı kuruluşlarla birtakım ticari işler çevirip
vergisiz kazançla servetlerini hem hızla büyütme yoluna
gittiklerini hem de “dış ülkelerde kişisel
büyük mali güvenceler” inşa ettiklerini gördük. Ne olur ne
olmaz abicim, burası Türkiye!
Şimdi Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı dışarıya
servet transferi belgeleri ise başka tür bir dizi muamma
içeriyor...
Sorular ve
sorular
İddiaya bakarak soruyorum: Bu paralar neden bir
kişinin şirketine gönderilmiş? Üstelik hepsi akraba-i
taallukat’tan!
Bu paralar, tek kişilik şirkete, üstelik
Türkiye Cumhuriyeti ile iş yapmış, doğalgaz boruları vb. döşemiş
bir kişiye, neden gönderilmiş?
Bu adam bu dolarlarla ne yapmış? Hangi
“şirketsel faaliyetlerde” bulunmuş?
Bu paralar şimdi şirket kasasında mı, dışarıda
bir bankada mı?
Yoksa oradan başka hesaplara, şirketlere,
kişilere mi havale edilmiş.
Bir borç ödeme mi, kirli bir alışveriş mi,
nedir?
Bir ikinci kısım soru kümesi de var:
Bu akraba-i taallukat mensupları,
bu paraları nereden bulmuş? Hangi
ticari faaliyetlerden? Yoksa çocuklarının sünnet düğünlerine gelen
hediyelerin toplamı mı? Veya miras paraları mı? Vergisi ödenmiş
paralar mı?
Nereden buldun
yasası
Türkiye’de “nereden buldun”
yasasını bu iktidar kaldırdı. Ama 2016’da bir torba yasada,
Maliye’nin, gelirinin çok üzerinde harcama yapanlara bu soruyu
sorabileceğine ilişkin bir madde vardı. Yasalaştı mı bilmiyorum.
Buna göre Maliye, vergi cezası alabiliyordu.
Mesela MASAK veya savcılar, kalkıp da bu
paraların kaynağı ne diye sorabilir mi? İsterse sorar. Ama buna
cesaret edecek bir devlet görevlisi yoktur.
Şunu belirtelim: Bu belgelerden yola çıkarak
savcılıklar dava açamaz, çünkü cennet adalarında şirket kurmak,
oralarda para tutmak, oralara para göndermenin yasal bir
“suçu” yok. Ama bu paraların kaynağı ne diye sorulabilir,
vergilendirilmemiş ise ceza kesilebilir.
Konu ahlakidir
Bu nedenle konu esas olarak siyasal ahlak
meselesidir diyorum.
Bu para trafiğinin doğru olduğunu varsayarak
soruyorum: Cumhurbaşkanı’nın yakınlarının, bilgisi içinde veya
dışında, bu tür mali ilişkilerin etik olmayan çamurun içinde
görünmeleri kabul edilebilir bir şey mi?
İktidarın tek yapabileceği şey, şüphesiz ki
yüksek perdeden yalan-sahte nidalarıyla reddiyedir. Dahası,
belgelere ve CHP’ye karşı, olayı çok bastıracak birtakım işlere de
kalkışmaları mümkün.
İzleyip göreceğiz...
***