İran’da “Tanrısal” (!) iktidar, kendi halkına karşı savaşıyor.
Bu iktidar şiddetle silahla zorla geldi.
Şiddetle, silahla, zorla iktidarda kalmak istiyor. Vuruyor, işkence ediyor, öldürüyor ve hızla yargılıyor: Bir protestocuyu “hükümet binasını kundakladığı” iddiasıyla idam cezasına çarptırdılar.
Suçlamalar arasında “Tanrı’ya karşı savaş yürütmek”, “ulusal güvenliğe karşı hareket etmek” de var.
Onları Tanrı iktidara oturttu.
Sonra size karşı çıkanlar bana da karşı çıkmış sayılır, vurun öldürün komutunu verdi.
Yoksa öyle olmadı mı?
Emrin belgesi mi olurmuş!
Başları sarıklılar, koskoca uygarlığın tepesine çöktüler.
Yönettikleri halk, önemli çoğunluğuyla kendilerine karşı.
Türlü çeşitli yollarla protestolarını sürdürüyor.
Birinci derecede kadın düşmanlığı üzerine kurulu bir inanç totaliterliği nereye kadar?
“Halk adına”, “millet için”, insan onuru, insan düşüncesi, yeryüzü hak ve özgürlükleri üzerine kurulu olmayan bir şiddet iktidarı için “nereye kadar” diye bir soru olabilir mi?
Gücünü milletten almıyorsa, içinde millet ve insan sevgisi yoksa, tabii ki “sonuna kadar”, diye düşünür. Başka türlüsü, tartışma dışı!
15 bin kadar protestocu tutuklanmış.
Çoğu gençmiş.
Birkaç yüz kişi öldürülmüş.
Müzisyenler, rapçiler, kadın gazeteciler... Yaşıyorlarsa tutuklular.
CIA ajanlığı sıradan suçlama.
Çocuk tutuklu sayısı çok yüksek, insan hakları aktivistlerine göre 1000 kadar.
Dış basına yansıyan avukat iddialarına göre, “gözaltı merkezlerindeki çocuklara günah işlediklerini ve suçlarını kabul etmeleri gerektiğini söyleyen bir din adamı ve bir psikoloğun gözetiminde davranış terapisine girmeye zorlanıyor, direnenlere psikiyatrik ilaçlar verilebiliyor”muş..
Milletini “dış düşmanca kışkırtılmış” görmek uyduruk gerekçesi altına sığınmak, kendini aldatmak, tabii ki inandığı Allah’ı da aldatmak..
En gaddar iktidarlardan biri orada: Uluslararası Af Örgütü’ne göre, 2021’de 314 İranlı idam edilmiş.
Kadınlara yönelik politika “çocuk doğur!”
Doğum kontrol araçlarına ulaşmak, kürtaj neredeyse zor.