Üçüncü yazımızda, ülkenin sürüklendiği çok tehlikeli uluslararası tecridi nasıl kırarız konusuna gireceğim. Çünkü olay çok büyük; “gireriz, vururuz, yıkarız” gibi, veya ABD’nin büyük tehdidi karşısında boyun bükerek pasif bir rol benimsemekle veya Fransa’nın emperyalist lideri Macron’a afra tafralı davranmakla ülkemiz bu işin altından kalkamaz.
İktidar, daha doğrusu tek başına iktidar olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dış politika saplantıları ve iç politikada özgürlüklere karşı direnci, içine girilen çıkmazın ana nedenidir. Meselemiz ülkemizdir, Cumhurbaşkanı’nın direnci giderek anlamsızlaşıyor ve ülkemizin aleyhine işliyor.
Trump’a karşı ittifak
En önemli konu olarak, dünyada elinden yitirmeye başladığı ekonomik çıkarlarını ve liderliğini silahla, savaş tehdidiyle geri almaya çalışan ve herkesi tehdit eden Trump’a karşı bir demokrasi cephesi oluşması zorunluluğunu gündeme taşımak gerekir.
Böyle bir Trump karşıtlığı için uygun ortam var. Özellikle Trump ile Avrupa Birliği arasındaki çatışma bu olasılığı güçlü bir şekilde gündeme getiriyor. Tamam, AB’nin açıkça Trump’a “savaş” açması, 70 yıllık müttefiklik ve bugüne kadarki küresel ortak çıkarlar açısından tarihsel zorluklar içeriyor.
Ama AB’nin bir Avrupa ordusu kurma planının yürümekte olduğunu biliyoruz.
NATO fiili olarak aslında ayrışmış durumda: ABD ve Avrupalılar.
Trump Avrupa’ya, Rusya sizin düşmanınız diyor ve ilişkilerini kesmeye ikna etmeye çalışıyor. Özellikle Almanya Rusya ile ilişkileri daha yumuşak zeminde tutma çabasında ve kuzeyden doğalgaz boru hattı bu sayede gerçekleşiyor. Trump’ın yumurtladığı son cevher “Yık gitsin boru hattını, petrolü benden al” oldu.
Bu arada iki kıta arasında ticaret savaşları, büyük şirketlere karşılıklı milyarlarca dolar ceza kesmeler, çok yönlü gerilimleri dışa vuruyor.