Neyse ki Batı’da dürüst, düzgün davranan yorumcular var. Bunlardan Dani Rodrik, ABD’nin saygın ekonomisti, aynı zamanda küresel ekonomi, teknoloji - siyaset ilişkileri analisti, çok net yazdı:
Ukrayna ve Batı, ülkenin, Avrupa ekonomisine ve Batı askeri ittifakına dahil edilmesini, hem ekonomisini hem de güvenliğini destekleyeceğini gördü. Fakat Vladimir Putin, bu hareketleri Rusya’nın güvenlik çıkarlarına aykırı buldu gördü. Bu size tuhaf mı görünüyor, o zaman varsayalım ki Meksika, Rusya ile askeri ittifak tasarlasaydı ABD nasıl tepki verirdi?
Rodrik, bugünkü durumu “güvenlik ikilemi” kavramıyla izah ediyor. Büyük güçler ulusal güvenliklerini vurguladığı bir küresel sistemin temelde kırılgan olduğunu ve savunma önlemlerini saldırgan önlemlerden ayırt etmenin imkânsız olabileceğini söylüyor: Her iki tarafın daha güvenli hale gelme girişimleri, diğerinin güvensizliğine katkıda bulunur ve kısırdöngüyü sürdüren karşı önlemleri tetikler.
İSTİKRAR VE BARIŞ MEZARA MI?
ABD ve NATO, diyelim ki hem ekonomik hem de güvenlik açısından
Ukrayna’yı Batı’ya “ilhak etme”yi kendileri için uygun gördüler.
Fakat bu kararları, NATO’nun Rusya sınırlarına dayanması ve
Rusya’nın “güvensizleşmesi” (veya kendini güvensiz görmesi) sonucu
üretiyordu. Bu da Ukrayna işgalini gündeme getirdi. Putin, Ukrayna
için Batı’nın Rusya ile savaşmayı asla göze alamayacağını da
görüyor. ABD/NATO, ilk hamleyi yaptıkları için, Ukrayna konusundaki
bu “mahcubiyetlerini”, ekonomik ambargo ile Rusya’yı köşeyle
sıkıştırma politikalarıyla, silahlanma ve yardımlarla telafi etmeye
çalışıyorlar.