İktidar içinde “kanat savaşları”nın yeni hedefi Adalet Bakanı
Abdulhamit Gül dişli çıktı. Pelikancı adıyla
matuf, iktidar içinde bir grubun adına “silahşörlük” yapanlar,
şimdilik ikinci bir emre kadar kuyrukları kıstılar. Daha önce eski
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü yıpratmışlar; sonra
da Ahmet Davutoğlu’nu henüz Başbakan ve parti
başkanıyken top ateşine tutmuşlardı. Sonuç, Davutoğlu tepetaklak
görevlerinden olmuştu. Gelinen nokta, Davutoğlu’nun partiden
atılmadan ayrılması olmuştu.
Konumuz yine yargı ve hukuk aslında, ama bu siyasi olayın hukuk
veya yargıyla ne ilişkisi var diyeceksiniz. Bir iç çatışma ve
tasfiye, değil mi?!
Evet, esasında ve görünüşte öyle.
Ülkemizde tetikçilik siyasi bir iktidar savaşının parçası olarak
işlediği, kişi hak ve özgürlüklerine yapılan saldırıların üst düzey
korumaya sahip olduğu için hukuk işlemiyor. Davutoğlu, o zaman bu
silahşör veya tetikçileri dava etse dilekçesini kabul eden bir
savcı bulamazdı..
O zaman şöyle sorabiliriz: Siyasi defter dürme girişimleri kendi
içlerinde böylesine amansız sürüyorsa, iktidarlarının rakiplerine
neler yapmazlar..
Dünkü yazımda epey sayıp dökmüştüm. Yapıyorlar zaten. Amansız,
korkusuz ve alabildiğine...
Eski Cumhurbaşkanı, AKP’den neden tam kopmak zorunda kaldı,
RTE’ye karşı Cumhurbaşkanı adaylığını koyacak
kadar kesin bir kopuş, üstelik... Mücadele etseydi, Davutoğlu’nun
başına gelenlerle karşılaşacaktı.
Bir siyaset, çirkefliğin batağında ise rakiplerine karşı
kullanmayacağı silah yoktur.
Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırılar konusunda
kendiliğinden dava açarak kamu adına, anayasal hak ve özgürlükler
adına, ülkenin...