4 bakan toplantı yapmış ve Avrupa Birliği yolunda
“reformlara devam edeceklerini”
belirtmişler. Gözünüzden kaçmamıştır. Bakanlardan biri
Soylu. Birkaç gün önce de, bir zamanlar
Erdoğan’ın kabul ettiği Cumartesi
Anneleri’nin 700. hafta toplantısını sille tokat,
cop, biber gazı ile dağıttırmıştı.
Soylu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine dahil olmadan önce,
özellikle CHP’ye ve HDP’ye şiddetli saldırılarıyla göz doldurmuş ve
yorumumuzu yanıltmayarak bakan seçilmişti. Avrupa’ya güvence vermek
ve dolar üzerindeki siyasal baskıyı düşürmek için toplanan 4
bakanın açıklamasını okuyunca iki yanlış insan orada dedim. Biri
Soylu diğeri de Adalet Bakanı Gül. Niye Gül
de?
Adaletin düzgün işlemesine henüz bir katkısını göremedik, tersine
adaletsizlikler eski hesap gırla gidiyor. Cumartesi Anneleri’ne
saldırı da aslında anayasal hakların kullanılması açısından
doğrudan Gül’ün yetki ve sorumluluk alanında değil mi? Peki,
anayasanın amir hükmüne rağmen, Yargıtay’ın, Enis
Berberoğlu’nun tutukluluğunun devamında bir sakınca
görmeyen kararı, anayasanın açıkça ve net çiğnenmesi anlamına
gelmiyor mu? Yargıya karışın lütfen, mesela...
Anayasa bir var bir yok. İşlerine geldiği gibi. HDP lideri
Demirtaş’ı tutuklatan siyasal anlayış, CHP’den de
muadili Kılıçdaroğlu’nu içeri atamayacağı için
Enis’i esir aldı. Hiçbir vicdan, yasa, anayasa bunu kabul etmiyor
ama tınlayan yok.
Aynı şekilde Osman Kavala.. Yargısız infaz, sudan
bahaneler. Kavala da tam bir siyasal operasyon kurbanı! Tıpkı daha
önce Büyükada İnsan Hakları toplantısına katılanlara karşı
düzenlenen -siyasi esir alma- operasyonu gibi.