Adeta yazı-tura atarak bir anayasa değişikliği gerçekleşti,
rastlantısal olarak evet kazandı. Hayır da kazanabilirdi! Bu
analojiyi, bir ülkenin kaderinin nasıl pamuk ipliğine bağlı bir
oylama ile çizilebildiğini anlatmak için yaptım. Komik
yani!
Seçim önce çevrem epey panik içindeydi, onlara şöyle dedim:
Referandumu kazanırlarsa bu iktidar sizlere ve ülkeye daha çok ve
daha büyük kötülük yapamaz. Sakin olun...
Alçaklık mertebesinde yaşayan küfürbaz trolleri bir kenara bırakın,
durumu gören aklı başında AKP’liler hiç hoşnut değil. Bugüne kadar
görmeye alıştığımız, haritada bir kenara sıkışmış muhalif oylar
genişlemiş ve tutuculuğun ana kıtası Orta Anadolu’ya kucak açmış.
İstanbul’u, Ankara’yı kaybetmişler. İktidarın başına gelebilecek en
büyük iki felaket. İzmir ise tam silip süpürmüş...
Bir baş aşağı gidişin kesin fotoğrafı var karşımızda.
Sosyolojik olarak, kentleşmeyi anlayamamış ve
bunun “yasaları”na ayak uyduramamış bir arkaik parti durumuna
giderek düşüyor AKP... Üretici ve yenilikçi, çağdaşlaşan güçler bir
yana, AKP öbür yana.
‘Bu kadar yol, köprü yaptık’
Sözcüler şöyle diyor ekranlarda: Yahu kentlere bu kadar yatırım
yapılıyor.. yol dersen yol. Köprü dersen bin tane.. geçişler
geçişler.. modernleşme alabildiğine, yeni havaalanları.. büyük
büyük gökdelenler... AVM’ler.. neden bu kadar yatırımın yapıldığı
kentlerde gerileme oldu?
Çünkü kent sosyolojisi gökdelenler dikmek ve yüzlerce metre bir
ucubenin içinde on binlerce insanı tıkmak.. yol, köprü ,havaalanı
yapmak değil. Bunlar inşaat.
Kentleşme, demokrasiyle, özgürlüklerle birlikte geliştiği zaman
kentleşme olur. Kentlerde yürüyüş ve protesto yapmak da
kentleşmenin bir parçasıdır. İnterneti kısıtla; aklına esince
Twitter’ı, YouTube’u devre dışı bırak.. haberleşmeyi engelle...
Oysa tüm bunlardır kentleşme... Çağdaşlaşmadır.