Koronavirüs salgını ile mücadelede neredeyse tekrar başa döndük. Türkiye haritası tamamen kırmızıya boyandı. Doğal olarak hareketi ve teması azaltmak için kısmi kapatma kararları alındı. 2 haftalık uygulamadan sonra tekrar değerlendirme yapılacak ve gerek görülürse, belki de tam kapatmaya gidilecek. Sayın Sağlık Bakanı salgının yeni bir pik yapmasındaki sebepleri sıralarken, 84 milyona da görev düştüğünü söyledi. Bu yanlış bir değerlendirme değil. Bu mücadele topyekûn olmak zorunda. En küçük bir gevşeme, ihmal veya boş vermişlik bütün çabaları boşa çıkarıyor. Yapılması gereken belli, kurallara uyacağız, maske, mesafe ve temizlik konusunda en küçük bir taviz vermeyeceğiz. Vakalar bu kadar arttığına göre demek ki, bu kurallara tam olarak uymuyoruz. Kaldı ki, her vatandaş kendi çevresinde bunun sayısız örneklerini görüyor. Herkesin başına bir polis dikmek mümkün olmadığına göre, kuralsızlık eşittir yeni vakalar ve yeni pikler yaşanması oluyor.
KENDİLERİNİ KAYBETTİLER
Siz bakmayın zillet güruhu ve onların medyada yuvalanmış yancılarının ahkâm kesmelerine. Onların işi yapmak değil yıkmak. Moral vermek değil sıkıntı çıkarmak. Yol göstermek değil, takoz koymak. Şartlanmış şekilde doğruyu eğri, yalanı gerçek, haksızı haklı göstermek için çırpınıyorlar. Utanmasalar, havaların soğukluğunu, salgının çıkışını ve dünyaya yayılmasını dahi Cumhur İttifakı’na bağlayacaklar. O kadar çok ve gereksiz konuşuyor, öyle şeyler söylüyorlar ki, bunları dinlemenin de, ciddiye almanın da imkânı yoktur. Aşıyı bile dillerine dolayacak kadar kendilerini kaybetmiş durumdalar. Üretici değiliz, buna rağmen çok yönlü olarak tedarik ettik, uygulamayı başlattık ve dünyada aşılamayı en iyi ve en hızlı yapan ülkeler arasında ilk sıralardayız. Ama bunlara sorarsanız sınıfta kalmışız. Herkesten önce aşıyı biz bulsaydık, bütün Türkiye’yi aşılasaydık, emin olun bunlar yine memnun olmaz, yine saldırır, yine karalar, yine suçlarlardı. Muhtemeldir ki, bu defa da niye bu kadar hızlı hareket edildiğine itiraz eder, “istemezük” diye ortalığı ayağa kaldırırlardı. Kapatma kararı alınır bağırırlar, normale dönüş sağlanır daha çok feryat ederler. Bilim Kuruluna sataşıyorlar olmuyor, Sağlık Bakanı’nı suçluyorlar yetmiyor, ne dur biliyorlar, ne durak tanıyorlar. Akla ziyan şeylerle karalıyor ve moral bozuyorlar. Kılıçdaroğlu başlıyor, zilletin küsuratı bitiriyor. Vakaların artmasına çok sevindiler, neredeyse zil takıp oynayacaklar. Hazır fırsatını bulmuşken, bütün siyasetlerini bunun üzerine kurdular. İstiyor ve bekliyorlar ki, bu durum böyle devam etsin ve çok daha ağır sonuçlar ortaya çıksın.
BUNLARA AŞI DA YOK
Görünen ve anlaşılan o ki, bunlar rahatsızlar. Ülkenin gelişmesinden, ilerlemesinden, sorunlarını çözmesinden rahatsızlar. Türkiye’nin bölgesinde etkin, belirleyici, iddialı bir konum kazanmasından rahatsızlar. Türk milletinin birliğinden, beraberliğinden, kardeşliğinden rahatsızlar. Etrafımızdaki kuşatmanın yarılmasından, terörün bitirilme noktasına getirilmesinden, Mavi Vatan’ımıza sahip çıkılmasından, Kıbrıs’ta dik durulmasından, Ege’de taviz verilmemesinden, Libya ile yapılan anlaşmalardan rahatsızlar. Azerbaycan’ımızın Ermeni işgalini bitirmesinden dahi rahatsız olduklarını ibretle gördük. Bu rahatsızlıklarının ibret veren tezahürü olarak, hiç utanmadan ve sıkılmadan milletin gözünün içine baka baka öyle şeyler söylüyorlar ki, “bunlar hangi ülkeden bahsediyor, ne yiyor, ne içiyor da bu hâle geliyorlar, diye şaşırıp kalıyorsunuz. Asıl çaresi olmayan salgın bunlar ve işin kötüsü bu güruh için bir aşı bulunması ihtimali de yok.
SABRETMEK LAZIM