Bütün dünya Kovid salgını ile birlikte alarma geçti. Bu salgının etkilemediği hiçbir ülke yok. Buna bağlı olarak dengeler de değişti. Kan emici ülkeler kayıplarını telafi edebilmek için daha saldırgan bir hâl aldılar. Ne yazık ki, itişmenin, çatışmanın, kanlı planların yapıldığı ve hayata geçirildiği bir bölgede bulunuyoruz. Hep dikkatli olmak ve her ihtimali değerlendirmek zorundayız. Doğal olarak biz de kendi pozisyonunu alıyor, kendi menfaatlerini düşünerek hareket ediyoruz.
EN ÇOK KENDİLERİ KAYBETTİ
Etrafımızda yangın var. ABD’nin Suriye’deki kanlı ve kalleş planları en çok bizi etkiliyor, en fazla bizi hedef alıyor. Yeni ABD yönetimiyle ilişkilerimizin nasıl olacağı hâlâ bir muamma. S-400’lere itirazlarının bir şeyi değiştirmeyeceğini artık anlamaları gerekiyor. F-35 sorunu masada duruyor. Rusya ile ilişkiler ayrı bir ustalık ve sabır istiyor. Irak ve İran gibi ülkelerin istikrarlı oldukları söylenemeyeceği gibi, ne zaman ne olacağını kestirmek de kolay değil. Akdeniz’deki varlığımızı korumak, Mavi Vatan’ımıza her ne pahasına olursa olsun sahip çıkmak bir namus meselesidir. Aynı şeyi Kıbrıs ve Ege için de söyleyebiliriz. Libya’daki varlığımızın ne kadar önemli, ne kadar hayati olduğu zaman içinde çok daha iyi anlaşılmıştır. Bu kararlı ve sabırlı duruşumuz karşısında muhataplarımızın durumlarını yeniden gözden geçirme gereği hissettiklerini anlıyoruz. Türkiye ile düşmanlığın en çok kendilerine kaybettirdiğini anlamaları fazla uzun sürmedi. Mısır ve İsrail gibi ülkeler doğrudan düşmanlık ederek bir yere varamayacaklarını görmüşlerdir. Aynı durum, Suudi Arabistan için de geçerlidir.
EN BÜYÜK SORUN ZİLLET
İçeride daha başka meselelerle uğraşıyoruz. Döviz üzerinden oynanan kirli oyunlara hiç ara vermiyorlar. Terörü her hâl ve şart altında bitirmek zorundayız ve çok büyük ilerlemeler kaydettik. Ama en büyük sorun artık zıvanadan çıkmış olan ve güya kendilerini muhalefet olarak adlandıran zillet blokunun yıkım çabalarıdır. Hiçbir ölçüleri, hiçbir kuralları, hiçbir değerleri yok. Akla gelebilecek her yolu deniyor, her kötülüğü hiç düşünmeden yapıyorlar. Bunlar azdırlar ama çokmuş gibi görünürler. Bir tutarlılıkları yoktur ama her konuda ahkâm keser, akıl verirler. Millette bir karşılıkları bulunmaz ama konuştuklarında bütün Türkiye’nin kendileri gibi düşündüğünü iddia ederler. İyi gürültü çıkarır ama iş ciddiye gelince ortadan yok olurlar. Ele geçirdikleri bütün imkânları yalanın, iftiranın ve güdük zihniyetlerinin aparatı olarak kullanır, olanı değil olmasını istediklerini doğruymuş gibi anlatırlar. Hiçbir şeyi beğenmez, kendilerinden olmayan, kendilerini onaylamayan hiç kimseyi istemezler. Bu kadarla da kalmaz, saldırır ve hakaret yağdırırlar. Sonra da döner demokrasi, hukuk ve insan hakları masalları anlatırlar. Bunları dinlerken hangi ülkeden bahsettiklerini anlayamaz, anladığınızda da şaşırıp kalırsınız. Hayal dünyasında yaşar, bunu da bu millete doğruymuş gibi yutturmaya kalkışırlar.
HDP’YE TESLİM OLDULAR