NATO Zirvesi ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın ABD Başkanı Biden’la yaptığı ilk yüz yüze görüşme sadece Türkiye’nin değil, neredeyse bütün dünyanın gündemini oluşturdu. Bu görüşmenin bu kadar çok öne çıkmasının sebebi NATO’nun çifte standardı, ABD’nin artık tahammül edilemez bir boyut kazanan dayatmaları ve Türkiye’nin de bağımsız bir devlet olarak bu tutarsızlıklara karşı ortaya koyduğu dirençtir. Zirve ve yapılan görüşmeler nasıl değerlendirilmeli, Türkiye’nin bundan sonraki tavrı ne olmalı? Sayın Devlet Bahçeli’nin grup toplantısında bu sorulara verdiği cevap, aynı zamanda Türkiye’nin duruşunun, dış politika anlayışının, beklenti ve hareket tarzının da bütün dünyaya ilanıdır.
EMEL SAHİPLERİNİ UYARIYORUM!
Başta ABD olmak üzere, muhataplarımıza Türkiye’yi iyi tanımalarını sağlayacak bir hatırlatma yapılmıştır: “Türkiye Cumhuriyeti’nin 98 yıllık milli siyaset ve stratejisi, kuruluş gerçeklerinden başlayarak, hükümetler üstü bir anlayışla tezahür etmiş ve devlet politikası hâline gelerek bugünlere ulaşmıştır. Ancak ve ancak savaş mağlubu ülkelerin içine sürüklendiği zaaf ve zayıflıklar Türkiye için asla söz konusu olmamıştır. Emel sahiplerini uyarıyorum, Türkiye önüne gelenin azarlayacağı, keyfi yetenin ayar vereceği, onun bunun tehditlerine boyun eğeceği savaş mağlubu bir ülke olarak görülemeyecektir. Türkiye, başkalarının yazdığı bölgesel senaryolarda figüran olmayacak kadar değerli, önemli ve güçlü bir ülke; diplomasi geleneği ise dublaja ve suflöre gerek duymayacak kadar köklü ve derindir. Hadiselerin ve hayatın akışına Brüksel’den, Washington’dan, Berlin’den, Londra’dan, Paris’ten değil, bizatihi ve sonuna kadar Ankara’dan baktığımızı ve bakacağımızı üstüne basa basa dile getirmek milli vakarımızın gereğidir. Kılıçdaroğlu’nun ve zillet yedeklerinin ne yapacağını bilemeyiz ama bizim gideceğimiz başka bir ülke, yaşayacağımız başka bir vatan, gurur duyacağımız başka bir bayrak yoktur.”
ARKAMIZDAN DOLANIYORLAR
NATO ile ilişkilerimizi sorgulayanlar öncelikle şu tespitlere cevap vermelidirler: “Türkiye’nin NATO müttefiki gibi davranmadığını iddia eden ABD’nin hangi örgütlerle fiili ittifak ve dayanışma içinde olduğunu yalnızca biz değil, günü geldiğinde beşeri vicdan ve tarih anlata anlata bitiremeyecektir. Arkamızdan dolanıyorlar, müttefiklik edebiyatı yapıyorlar. Teröristlerle iş tutuyorlar, stratejik ortaklıktan bahsediyorlar. Türkiye’nin kuyusunu kazıyorlar, sözde Ermeni soykırım yalanına sarılıyorlar, sonra dönüp NATO diyorlar. 15 Temmuz darbecilerini koruyorlar, Pensilvanya’da FETÖ’yü barındırıyorlar, utanmadan, sıkılmadan, yüzleri kızarmadan demokrasi ve hukuk alanlarında ahkâm kesip bize parmak sallıyorlar. ABD menşeli silahlar teröristlerin elinde kurşun atarken, NATO müttefikliği hiç düşünülmüş, hiç hesaba katılmış mıdır? NATO, bugüne kadar Türkiye’nin hangi güvenlik ihtiyacına cevap vermiştir? 15 Temmuz’da başkentimiz hainler tarafından bombalanırken, bu NATO neredeydi? Güney sınırlarımızda terör devleti kurulması hedeflenirken, NATO’da birlikte silah tuttuğumuz ülkelerin sırtımıza namertçe ateş açtığını söylemeyelim mi? Türkiye’deki muhalefet cenahını kışkırtıp iktidar havucuyla tutsak alanların sorarım sizlere, neresi dosttur? Türkiye, NATO’nun eşit bir müttefikidir, en azından biz böyle değerlendiriyoruz. İrademiz Brüksel’deki NATO karargâhına devredilmiş değildir. Nitekim kimden silah alıp almayacağımızın mevzu bahsi NATO’nun bileceği, tayin edeceği bir konu da olamayacaktır.”
SORUN ÇÖZME LAFTA KALDI