Bir yazar olarak bugünlerde en büyük merakım ve arzum, Haziran seçimlerinde parlamentoya girmeyi başarmış, biri çok genç, biri orta yaşlarda iki kadınla röportaj yapmaktır. Bu merakın nedenlerini yazının sonuna bırakarak, önce yazarlık üstüne, birkaç şey söylemek istiyorum.
Mecliste epey gazeteci/yazar var bu dönemde. Bazen görüyorum, milletvekilleri neden köşe yazmaya devam ediyor gibi itirazlar söz konusu. Ama bence bu itirazlar çok yersiz.
Politik kimlikler geçicidir. Milletvekili olursunuz, bakan başbakan, parti genel başkanı olursunuz, ama bir gün bu kimliğinizin önüne ‘eski...’ kelimesinin yazılmasını önleyemezsiniz. Yıllar geçmiş ve bu kimlikler yıllara direnemeden ‘eski’ birer kimliğe dönüşmüştür.
Eğer yazarsanız ve hele bu kimliği kuvvetle hak edenlerdenseniz, bu kimliğiniz zamana karşı direnir ve hiç bir zaman, kimsenin aklına bu kimliğin önüne ‘eski’ gibi soğuk bir kelimeyi koymak gelmez.
Yazarlık, yazıyla özdeşlemiş bir kişi için yazı, hayatı her defasında ve yeniden anlamlandırmanın bir yoludur. Hiçbir şey insana yazdığı kitaba ilk dokunuş gibi, yazdığı yazıyı ertesi sabah gazeteyi eline alıp okumak gibi keyif vermez. Siyaset yapıyor diye, bir yazara yazı yazmayı bırakmasını tavsiye etmek, abesle iştigaldir. Gerçek bir yazara, yazmadan yaşayamayan bir yazara, eğer bir hücreye kapatılmış , ya da ölümcül bir hastalıkla pençeleşiyor olmak gibi bir durum yoksa, yazı yazma demek, hakkaniyetle bağdaşmaz.