Paris katliamı için söylenecek ilk şey şüphesiz şudur: Sınırsız bir vahşet, gözü dönmüş canilik!
Fakat bu vahşetin ve caniliğin zamanlaması da elbette çok manidar!
Peşmerge güçleri Şengal’i ele geçirdi ve bu bölge DAEŞ güçlerinden temizlendi.
Paris katliamının gerçekleştiği gece, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünya liderlerini G20 toplantısı için Antalya’da karşılamaya hazırlanıyordu.
1 Kasım seçimlerini AK Parti kazandı. Küresel ve ulusal çapta aktörlerin, Türkiye’ye biçtiği rol bir anda değişti.
PKK’nın özerklik denemeleri ‘savaşı’ dağlardan şehirlere taşıma planları boşa çıktı. Halk kazılan hendeklere itibar etmedi, göç etti o ilçelerden ama seçimlerde, HDP’yi hendeklerin içinde değil, mecliste görmek istediğini açıkça göstermiş oldu.
‘Suriye’nin geleceği, Esad’la tasarlanamaz diyenlerin doğrulandığı ama DAEŞ gibi bir belayı imal edip, Suriye halkını ve dünyayı sıtmaya razı etmek isteyenlerin de maskelerinin düştüğü bir uluslararası konsept..
***
DAEŞ’in köşeye sıkıştığı günlerden geçilirken, Paris’te eşzamanlı olarak patlayan bombalar, hafta sonu bir konser salonuna doluşmuş, güzel hülyalara dalıp, kulağını sahnedeki orkestraya dikmiş binlerce insanı kan revan içinde bıraktı, onlarcasını da canından etti.