12 Eylül faşizminin bir numarası Kenan Evren, 98 yaşında hayata veda etti.
Geceyarısı saat 01’de bir haber kanalından arayıp ne düşündüğümü sordular.
Diyarbakır cezaevi, bu cezaevinde katledilen, işkence gören insanlar geldi aklıma.
Yüzbaşı Esat’ın köpeği CO’ya, bir asker gibi verilen tekmiller, fare yedirilerek öldürülen insanlar, tecavüze uğrayan erkek ve kadınlar, iki yıl gibi kısa bir zamanda o cezaevinden çıkan kırka yakın ölü, görüş kabinlerine yazılan’ Türkçe konuş çok konuş’ tabelası, ezberlenmiş 60’a yakın marş, gece gündüz devam eden, bitmeyen işkence..Veremliler koğuşunda can çekişerek ölen gencecik insanlar..
Ölüm oruçları, ölüm oruçlarında can verenler.. Kendini yakanlar, asanlar. Çoğunu tanıyordum..Kenan Evren’in kurduğu sistemin kurbanı oldular.
Yaşananlar bir toplama kampında yaşanlardan farksızdı. Diyarbakır cezaevi yıllar sonra, dünyanın en korkunç cezaevleri arasına girdi. Gardiyanlar, etnik bir hınç ve öfkeyle hareket ediyor, bir kaç gün içinde birer tecrübeli işkenceciye ve katile dönüşüyorlardı.
İşlediği suçların hesabını vermeden öldü Kenan Evren.
Onun kurduğu zulüm mekanizmasının mağdurlarının yüreklerinde ve bedenlerinde açılan yaralar hala kanıyor.
Bodrum’daki villasında yaşadı,serin ağaçların gölgesinde resim yaptı. 12 Eylül darbesini ölünceye kadar, aklı yettiği ana kadar, savundu. Pişman olmadı, nedamet duymadı, bugün olsa yine yaparım dedi.
Savcılar son iki yıla kadar kayda değer bir soruşturma açmadılar, darbeyi savunan, eski bir darbeciye sesini çıkaran olmadı.