Seçimlerden oy kaybıyla çıkan HDP, oy kaybetmesine yol açan sebepleri sorgulamak yerine ‘silahların gölgesinde bir seçim oldu’, ‘seçmene baskı yapıldı’ gibi asılsız ithamlarda bulunmaya başladı.
Şu bir gerçek ki, ‘Kürt siyaseti’ dediğimiz siyaset, en haksız olduğu durumlarda bile, mağduriyet üretebilen ve bu mağduriyeti pazarlayabilen bir karaktere sahip.
PKK savaş çıkarır ama savaşı haklı gerekçelere oturtabilmek meşru göstermek Türkiye şartlarında artık pek de inandırıcı olmadığı için ‘savaşı ben değil, başkası çıkardı’ gibi, gerçekten de çok tuhaf söylemlere sığınır.
Haziran seçimlerinden sonra, durup dururken yeniden başlayan ‘devrimci halk savaşına’ Erdoğan sebep oldu dediler. Ve bu ‘tezi’ açıkça savundular. Erdoğan istedi ve PKK savaştı, AK Parti iktidar oldu! Akıl alır gibi değil ama ideolojik iflasın ve acizliğin geldiği aşama maalesef bu!
Bu iflasa, HDP içinden, kimsenin anlaşılan bir itirazı yok! Söylenen her söz ve ileri sürülen her iddianın tartışmasız doğru kabul edildiği bir körleşme hali yıllardır sürüp gidiyor..
Demirtaş ilk açıklamalarında partisine yönelen baskılardan söz etti.
Şimdi bir durup düşünelim. Bugün bir bölgede baştan başa PKK’lı silahlı gruplar mobilize olmuş vaziyette. KCK yapılanması, şehirlerde HDP’nin yasal gençlik örgütleriyle alakası olmayan illegal ve silahlı gençlik yapılanmaları, halk mahkemeleri, yargılamalar, demokratik özerklik ilanları ve hala birçok mahallesine girilemeyen ilçeler söz konusu.