Çok değil, daha birkaç ay öncesinde, PKK, Öcalan üzerinden silahsızlandırılıp, normal demokratik sürece entegrasyonu düşünülen bir örgüttü. Haziran seçimlerinde HDP’ye oy veren Kürtler’in ekseriyeti bu düşünceyle hareket ettiler ve HDP’ye oy verdiler.
Oy vererek de, PKK’den gelen ‘barajı aşmazsak iç savaş çıkar’ tehditlerine bir cevap vermiş oldular.
Seçmen ‘İç savaşa gerek yok, sorun barajsa ben sana bu barajı atlatacağım’ demiş oldu.
Ama Haziran seçimlerinden hemen sonra, PKK içinde başlayan huzursuzluk, ateşkesin bozulmasıyla sonuçlandı.
HDP, 80 milletvekiliyle mecliste güçlü bir temsil olanağı buldu, meclis bu temsili taşımaya hazırlanıyordu ki, PKK, HDP’nin bu güçlü temsiliyetinin yol açacağı siyasi sonuçlardan endişe etmeye başladı. Ateşkesin bitirilmesi bir bakıma bu endişe ve korkunun eseriydi.
PKK, kuşkusuz, HDP’nin AK Parti’nin iktidarına son vermesini ve barajı aşmasını istiyordu. Ama AK Parti’yi tek başına iktidar etmekten yoksun bırakmak için girişilen oyunun PKK’ya da bir maliyeti olacağını tahmin etmek zor değildi. Madalyonun bu başka yüzü o telaş içinde akla gelmemiş olacaktı ki, bilhassa Kürt seçmen, HDP’ye oy verip barajı aşmasını sağlayarak, silahlı mücadelenin tasfiyesine giden yolu da açmış oluyordu.