Nusaybin’de, sokağa çıkma yasağının sürdüğü bir gece vakti, Nusaybin’i anlatacak bir yazı için, bilgisayarımın başına oturduğumda, yardım talepleri için gelen telefonlar artık çoktan susmuştu.
Akrabalarım, dostlarım, partili arkadaşlarımla görüşüp durdum bütün gün. Hastaneden arayan doktorlar oldu. İçim kanadı onları dinlerken.. Bedenim Ankara’da, Meclis'teki odamın içindeydi ama yüreğim Nusaybin’de atıyordu. Gelen telefonlardan hep aynı şikayetleri dinledim. Elektrikler düzenli verilemiyor, sular akmıyordu. Son ekmekler çoktan yenilmiş, ekmek yerine bulgur pişiriliyordu. Trafolar patlatılıyor, onarım için gelen ekipler mahallelere giremiyor, roketatarlarla durduruluyordu. Çalışma ekiplerini, mahallelere girmeye ikna etmek çok zordu.
Bir yandan da şarapnel ve kurşun yaralarıyla hayatını kaybetmiş insanlar taşınıyordu hastanelere.
Can pazarı bir ortam..
***
AK Parti olarak Haziran seçimlerinde iki, Kasım seçimlerinde de iki defa Nusaybin’e girmeyi başardık.
Girmeyi başardık derken, aklınıza, şehir içinde serbestçe dolaştığımız, insanların elini sıkıp merhabalaştığımız bir şehir ziyareti gelmesin.