Sokağa çıkma yasağının hala sürdüğü ilçelerin muhtarlarıyla arada bir görüşüyor, çaresizlik içinde olduklarını görüyorum. Sokağa çıkma yasakları, hendekler en çok onları endişelendiriyor. Muhtarı oldukları mahallelerin halkı çoktan göçün yollarına koyuldu. İlçeler şu gün itibariyle neredeyse yarı yarıya boşalmış durumda.
Bölgede demografik hareketlilik her geçen gün biraz daha artıyor.
Geçenlerde bir muhtarla konuşuyordum. Hendek ve barikatların başında elde silah bekleyenlerle konuşuyor musunuz, ne istiyorlar amaçları nedir hiç soruyor musunuz diye sordum. Sormaz olur muyuz dedi muhtar. Soruyoruz ve aldığımız cevap genellikle şu oluyor:
‘Öcalan isterse hendek kazmayı bırakabiliriz!’
Öyle mi gerçekten? Bir an için düşünelim isterseniz. Şimdiye kadar, en azından çözüm sürecinde, Öcalan üç kritik meseleye müdahale etti ve KCK Öcalan’ı dinledi, isteği doğrultusunda hareket etti.
Bu kritik meseleler şunlardı:
- HDP’nin bir takım bahanelerle, meclisi terk ederek Diyarbakır merkezli bir siyaset yapma kararı İmralı’dan geri döndü. Geri dönünce de bu arkadaşlar Diyarbakır’dan Ankara’ya geri geldiler.
- Cezaevlerindeki açlık grevleri, bıçak kemiğe dayandığında, Öcalan’ın talimatıyla bitti.
- Ve en son olarak, Duran Kalkan’ın ifadesiyle söyleyecek olursak ‘Erdoğan ve AK Parti’yi iktidardan düşürünceye kadar’ devam ettirilmesi düşünülen 6-8 Ekim olayları yine Öcalan’ın isteğiyle durdu.
Ama bütün bunlara rağmen, PKK, aslında Öcalan’ı en çok dinlemesi gereken meselede, yani silahlı mücadeleyi sona erdirme, HDP’nin rolünü, misyonunu kabullenme, özetle silahlara veda dönemini başlatma söz konusu olduğunda, aynı PKK’nın, Öcalan’a görünürde evet diyerek bariz bir şekilde reddettiğini hep beraber gördük ve tanık olduk.