Erbil'e çok yükseklerden bakan tepelere kurulmuş Masif'te, Mesut Barzani'nin misafirleriyiz. Sayın Barzani'yi dinlediğinizde, aklınıza barıştan, kardeşlik ve dostluktan başka bir şey gelmiyor. Güven, samimiyet, alçakgönüllülük, büyük bedeller pahasına kazanılmış ve yüzyıla uzanan bir tarih içinde oluşmuş siyasi ve askeri tecrübeler.. Karşınızdaki Kürt liderin size düşündürdüğü bunlar oluyor. Barzaniler, aile ve aşiret olarak romanlara, filmlere, konu olacak kadar büyük bir tarihe sahipler ama maalesef bu alanda henüz yeterli bir külliyat oluşmuş değil. Bunda Kürtler'in yazıyla aralarının pek iyi olmaması, yazıya fırsat bulamamaları bir sebep belki ama bu coğrafyada savaşların bir türlü sona ermemesi, hayatın hep devam eden bir kabus gibi yaşanması da bir başka sebep.. Mesut Barzani'yi ilk kez doksanlı yıllarda, Ankara Maltepe'deki İçkale Otel'de bir dostumla beraber ziyaret etmiştim. Mevzu Kürtler arası iç çatışmalardı ve hiç unutmuyorum, Barzani, o görüşmede, artık Kürtler arasında bırakuji-kardeş kavgası istemediğini ve bu arzusunu vasiyetinde de kayıt altına aldırdığını söylemişti. Aklımda o görüşmeden kalan en kıymetli şey buydu doğrusu. Yaklaşık 25 yıl sonra karşılaştığım Mesut Barzani, aynı Barzani.. Barış isteyen ve barışı savunmaya devam eden bir lider.. Kanın oluk oluk aktığı, DAEŞ'e karşı, onbinlerce peşmergenin Irak ve Kürdistan'ı kurmak için cephelerde savaştığı bu zor zamanlarda, barışa dair mükemmel bir cümleyi, yine Barzani'den duymak, doğrusu insanın içindeki umudu arttırıyor: On yıl barışı beklemek, bir gün savaşmaktan iyidir..