2001'de Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) kurulurken Recep Tayyip Erdoğan ile Fethullah Gülen'in iradesi sonucunda güç birliği oluşturuldu.
Arsa tahsisleri, okul ve dershane izinleri, bürokraside, emniyet genel müdürlüğünde, hakim ve savcı atamalarında, askeri terfilerde öncelik Gülencilere verildi.
Ablalar, abiler, imamlar AKP seçim kampanyalarında cansiperane destekler verdiler AKP'ye.
Ta ki AKP'nin dershaneleri kapatma kararına kadar sürdü bu siyasi, idari ve hukuki iş birliği.
Fethullah Gülen okulları ve dershaneleri 1997'de Türk Silahlı Kuvvetleri ve MİT raporları ile "eğitimde çok tehlikeli İslami yapılanma" olarak devlet ve siyaset kademelerine "gizli" raporlar olarak sunulmuştu.
Gerekli önlemler alınmayınca Batı Çalışma Grubu tarafından kamuoyuna brifinglerle duyurulunca 28 Şubat krizi yaşandı.
Gülenciler müthiş bir algı operasyonu ile kendilerini gizleyip okları "post modern darbe" cümlesine de sığınarak askeriyeye çevirdiler ve kabak onların başına patladı.
28 Şubat Fethullah Gülen Organizasyonunun (FETO) siyasi deneyim kazanmasına ve daha da güçlenmesine yol açtı.
AKP iktidarı 2012'de 12 yıllık temel eğitim ile dershanelerin kapatılması kararı alınca Gülen cemaati 28 Şubat'ta kazandığı deneyim ile iktidarı vaz geçirmek amacıyla harekete geçti.
17 Aralık'ta 4 Bakana rüşvet, 25 Aralık'ta MİT Müsteşarı'na tutuklanma girişimi, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "darbe" açıklaması ile püskürtüldü.