Biz gazeteciler fikir işçileriyizdir.
Bedenen çalıştığımızdan fazla zihnen çok çalışırız.
Neden mi?
Cumhurbaşkanı, başbakan, partilerin genel başkanları, milletvekilleri neler düşünüyor onların fikirlerini öğrenmek için zihnen çalışırız.
Onlar konuşur, biz zihnimizde yoğurur haber yazar, yorum yazarız.
Onlar icraat yapar, biz kafayı çalıştırır yani zihnen mesai yapan icraatlarını değerlendiririz.
Onlar koşar biz koşarız, onlar gezer bizler de onlarla beraber gezeriz, onlar yürür önlerinde yolu değil bizleri görürler çünkü bizler de yürürüz.
Onlar yasa yapmak ister biz ise amaçlarının arkasında ne var çözmeye çalışırız.
Onlar bakanlar kurulu oluşturma görevi alır ki biz çoktan muhtemel bakanları düşünür yazarız.
Bakanlar Kurulu değişecek diye Başbakan'dan, Cumhurbaşkanı'ndan önce düşünür yazarız.
Elbette değişir ama bazen 3 vakte kadar değişir.
Yani 3 saat, 3 gün, 3 ay ya da 3 yıl ama değişir.
Çünkü biz fikir işçileriyiz, fikir üretiriz.
Onlar siyaset yapar, biz haber ve yorum yaparız.
Aslında iç içeyiz ama bazılarımız fikirlerini, akıllarını, beyinlerine onlara tahsis etmiştir.
Hani uzaktan kumandalar vardır ya işte öyle bir şey olur onlar ki ben onlara gazeteci demem.
Bazılarımız da kim iktidar olursa olsun anadan doğma muhaliftir.
Siyasiler ağızları ile kuş tutsalar, "Aaaa çiğ yiyecek" diye yazar.
İsterseniz bir örnek vereyim efsane Başbakan Turgut Özal medya hep aleyhine yazınca basın danışmanı hocam değerli duayen gazeteci Can Pulak'a, "Tüm medyayı Boğaz kıyısına Ortaköy sahiline çağır, çok önemli bir açıklama yapacağım, dünya beni konuşacak" der.
Tüm televizyonlar, radyolar canlı yayın tedbirlerini alırlar, köşe yazarları, muhabirler, foto muhabirleri yer kapma yarışına girişiler, Özal tam saatinde gelir takım elbisesi ile.