Veysel’le gıyabi tanışmam türkülerini dinlediğimde gündeme gelmişti. Vicahi tanışıklığım ise 1970’li yıllarda Saray Sineması'nda düzenlenen rahmetli Can Yücel ve Oğuz Aral gibi sanatçılarla birlikte katıldığı toplantı öncesindeydi. Beni onu Sirkeci’deki kaldığı otelden alıp getirmekle görevlendirdiklerinde gerçekleşmişti.
Türkülerindeki derin felsefi anlatım benim türkülerini her dinlediğimde, ona hayranlığımı artırdı.Yaşamı anlatan “Dünyaya geldiğim anda /Yürüdüm aynı zamanda/İki kapılı bir handa/ Gidiyorum gündüz gece/” söyleminin onlarca ciltte anlatılan yaşamı bir türkü içerisinde anlatması, bu felsefi derinliğin en önemli örneklerindendir.
Eğitimin önemini anlatırken, “Oku benim cici yavrum/Okul cennet meyvesidir/Okuldadır türlü san’at/Medeniyet menbasıdır” derken, cahillikten söz ederken ise “Cahil gül olsa koklama” diyerek değerlendirir.
Doğanın önemini ortaya koyarken, “Orman yurdun temelidir/Nesillerin evelidir/Her sanatın ilk elidir/Ormandaki varlığa bak/”
Dünyanın kuruluşundan söz ederken, “Bu dünyayı kuran mimar/Ne hoş sağlam temel atmış/İnsanlığa ibret için/kısım kısım kul yaratmış/” dedikten sonra birlikteliğin kardeşliğin öneminin altını çizerken, “İtimat edersen benim sözüme/Gel birlikte kavlime girelim kardeş/Birlik çok tatlıdır benzer üzüme/İçelim şerbeti duralım kardeş./”