Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Rusya-Türkiye-İran Zirvesi” için gittiği Tahran’da yaptığı açıklamaların içinde “Biz askeri değil, siyasi çözümden yanayız” ifadesi çok önemli bir kararlılığa işaretti.
Suriye savaşı öncesinde Esed ile siyasi, ekonomik dostluğumuzun vizesiz seyahat ve ortak kabine toplantıları şekline dönüşen başarı hikayesi en çok İran ve Rusya’nın zoruna ve hayretine gitmişti.
Türkiye’nin Turgut Özal ile başlayan Ortadoğu açılımı kapsamında, Mısır, Libya, Körfez ülkeleri, Fas, Tunus, Ürdün ve Irak’ta başlayan inşaat, tekstil ve gıda sektörünün AK Parti ile siyasi ve kültürel bir rüzgâra evrilmesini uzun vadede maalesef bölgenin küresel aktörlerinin kabullenmesi mümkün görülmüyordu.
Türkiye’nin Arap Baharı öncesinde Arap-Ortadoğu’ya siyasi, ekonomik açılım politikalarına, bölgesel aktörlerin Neo-Osmanlı abartısı ile karşı bir tavır almaya başlamalarını hiç tartışmadık ve tartışmayı düşünmüyoruz.
80 milyon nüfusu olan doğalgaz ve enerjisi olmayan bir Türkiye’nin, Ortadoğu, Balkanlar ve Afrika açılımı tabiî ki gıda, giyim, mobilya, inşaat sektörü ile kendisine yeni pazarlar arayacaktı.