Seçimlere sayılı günler kaldı. Kamuoyu bir yandan seçimin
gidişatına odaklanmışken diğer yandan, seçim sonrasının temel
başlıklarından anayasa ve başkanlık sistemi meselesine kafa
yoruyor.
Pek çok STK, sendika ve sair kuruluş başkanlık sistemi hakkında
paneller, konferanslar düzenliyor.
Siyaset kurumu da başkanlık sistemi aleyhinde veya lehinde görüş
serdediyor.
Türkiye’nin hükümet sistemi tartışması çok önemli. Yeni bir
anayasal düzene doğru giderken, hükümet modelinin ne olacağı
hususu, ülkenin yönetilebilir olup olamayacağını da doğrudan
ilgilendiriyor. Bu nedenle tartışmayı bilimsel bir temelde,
duygusallıklardan, gündelik polemiklerden, kızgınlık ve öfkelerden
ve elbette kişiselleştirmelerden uzak bir şekilde yürütmek
gerekir.
Ne yazık ki bu konuda tartışmanın sağlıklı bir şekilde
yürütüldüğünü söylemek güç.
İlk olarak tartışmanın Recep Tayyip Erdoğan etrafında yürütülüyor
olması, hükümet modeli olarak başkanlık sisteminin tartışılmasını
zorlaştırıyor.
Kimin başkan olacağına ilişkin bir tartışmanın hükümet modeliyle
ilgisi yok. Anayasa ve hükümet modeli tartışılırken, başkanlık
makamının yetkileri, imkânları, sınırları, onun denetlenmesi,
Meclis ile olan ilişkisi, yargı konusundaki yetkileri, yerel
yönetimler ile arasındaki yetki paylaşımı gibi başlıkların çözüme
kavuşturulması gerekir. Sistem tartışması bununla ilgili. Kimin
başkan olacağı hususu, başkanlık sistemi kabul edilmeden gündeme
gelecek bir konu değil.