CHP yöneticilerinin bazıları ile yine medyada bazı kalemlerin “13 yıllık AK Parti iktidarı sonrası restorasyon”dan söz ettiğini görüyoruz.
Restorasyon kavramı, eski bir yapının, belirli bir süreliğine
kullanımından kaynaklı gördüğü hasarın ve yıpranmanın giderilmesi
ve yapının eski hale getirilmesi veya eskiye en yakın hale
kavuşturulması olarak anlaşılabilir.
Türkiye bir genel seçim yaşadı. Bu seçim sadece bir hükümet
koltuğuna oturma mücadelesi değildi. Zira seçimin temel
bileşenlerinden biri siyasal sistem değişimiydi. Toplum ve kamuoyu
buna göre bir pozisyon aldı. Yine sosyal yapıda meydana gelen
değişimler de bireylerin seçim tercihlerini doğrudan etkiledi. Buna
ekonomik boyutu da ekleyebiliriz. Bunlarla birlikte seçim
atmosferini daha çok psikolojik yarılmanın belirlediğini de inkâr
etmemek gerekir.
O halde restorasyon kavramını tek başına genel bir kavram olarak
ele almaktan çok, üst üste veya iç içe geçmiş konu başlıklarıyla
ele almak ve her bir yapıda restorasyonun ne anlama geleceğini
irdelemek gerekir.
Siyasal restorasyon, Türkiye’nin cari anayasal düzeninde meydana
gelen arızaları giderip, sistemi eski haliyle tesis etmek anlamına
gelir. Peki 13 yıllık AK Parti iktidarı döneminde anayasal
düzenindeki değişimler neler ki, onları geri almak suretiyle bir
restorasyon gerçekleşmiş olsun?
İlki 2004’te kadın-erkek eşitliği sağlayan ve temel hak
sözleşmelerini kanunlara öncelikli hale getiren anayasa
değişikliğiydi.
İkincisi cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine imkân
sağlayan ve referandumda %70 çoğunlukla kabul edilen anayasa
değişikliğiydi.